Ama Onlar Kardeştiler…
Hüseyin Ağabey, (Feqi Hüseyin, 1926-2003), 1971’de Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Tutukevi’nde, bana, Kürdler, Kürdistan, Kürdçe hakkında çok anlatımlarda bulundu. Bekiranlardan, Hizan’dan, kendi ailesinden de söz etti. Ama, babası Asım’ın Seferberliğe, daha sonra Türk milli mücadelesine katıldığından, şehit olduğundan, Nalin ve Zarin isimli halaları olduğundan, birinin Türkçe birinin Kürdçe bilmediğinden söz ettiğini hatırlamıyorum.
Kafamı yokluyorum, acaba rahmetli Hüseyin Ağabey bunları da anlattı, ama ben unutmuş olabilir miyim? Bu kanımca olası değil. Çünkü o zamanlar, Küdler/Kürdistan hakkında yeni bilgiler ediniyordum, anlatılanları dikkatle dinliyordum.
* * *
Azad Sağnıç’ın, (d. 1960) Ama Onlar Kardeştiler (NotaBene Yayınları, Ekim 2020 İstanbul, 207 sayfa) kitabı Feqi Hüseyin’in ailesiyle ilgili çok yeni bilgiler vermektedir. Bu kitabın, bunun çok ötesinde, Birinci Dünya Savaşı’nda, Türk Milli Mücadelesi’nde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk-Kürd ilişkileriyle ilgili olarak verdiği bilgiler, kanımca çok önemlidir.
İlişkiler, 3 Mayıs 1966’da, Eskişehir’den, Hizan Kaymakamlığı’na yazılan bir mektupla başlamaktadır. O mektup şöyledir:
“03 Mayıs 1966
Hizan Kaymakamlığı’na,
Ben Eskişehir’den Nalin’in oğlu Ömer. Üç kardeşiz. Annemiz, 1.Dünya Savaşı’nda tüm ailesini kaybetmiş, eski adı Qeröso, şimdiki adı Hizan olan ilçedendir ve Bekiran Aşireti’ne mensuptur.
Yaşı epeyce ilerlemiş durumda. Yıllardır kendisine sormamıza rağmen bu mektubu kaleme alıncaya kadar annemizin geçmişinden bihaber yaşadık. Israrlarımıza dayanamayarak hatırladığı kadarıyla bize aşağıdaki bilgileri vermiştir.
Annem Qeröso nahiyesine bağlı Xorûs köyünün, Kaniyamiran Mahallesi’nden. Babasının adı Musa. Annesinin adı Emine. Kardeşlerinin Asım, Durmaz, Yasin, Ali, Zarin olduğunu söyledi.
Birinci Dünya Savaşı’nda askere giden ağabeyi Asım şehit düşmüş. Ağabeyinin askere alındığı gün kardeşi, Durmaz, kurtlar tarafından parçalanmış ve aynı gün annesi de oğlunun acısına dayanamayarak ölmüştür. Daha sonra ablası Zarin evlenip gitmiş, bir kardeşi zatürreden, bir kardeşi Ermeni çeteciler tarafından öldürülmüştür. Tek başına kalan annemizi Eşkişehirli Kenan Çavuş bulup kendisiyle birlikte memleketine getirmiştir.
Sayın Kaymakam, sizin desteğinizle ve aracılığınızla, annemizin kütüğünü öğrenmek ve eğer yaşıyorlarsa, akrabalarımıza ulaşmak istiyoruz. Annemizi ilerleyen bu yaşında, yaşayan akrabalarıyla buluşmasına yardım edeceğinizden kuşkumuz yoktur.
Bu konuda gereğinin yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Eskişehirli Ömer ve kardeşleri” (s. 18-19)
* * *
Araştırmalar, soruşturmalar sonunda Asım’ın çocuklarına ulaşılır. Hüseyin Ağabey’in, (Feqi Hüseyin) Asım’ın oğlu olduğunu öğreniriz. Kenan Çavuş, daha sonra Nalinle evleniyor.
Araştırmacı-yazar Azad Sağnıç, kitabına, Hizan 1966, Xorûs 1913, Tiflis 1913, Eskişehir 1913, Hizan 1913, Xorûs 1913, Hizan 1914, Erzurum 1914, Tehcir 1915, Xorûs 1915, Erzurum 1916, Rusya 1917, Xorûs 1918, Antranik Paşa 1918, Xorûs 1918, Erzurum 1918, Xorûs 1918, Hizan 1918, Van 1918, Eskişehir 1920, Şewat 1920, Van 1921, Şevat 1921, Eskişehir 1921, Xorûs 1932, Eskişehir 1932, Tatvan 1950, Şevat 1950, Eskişehir 1966, Tatvan 1966, Hizan 1966, Eskişehir 1966 Ve Buluşma 1967… gibi ara başlıklar koymuş. Bu ara başlıklarda, aileye, özellikle Asım’a ilişkin anlatımlar var. Köy hayatına, savaşın yarattığı tahribata ilişkin bazı anlatımlar var. Asım’ın Birinci Dünya Savaşı’nda, Erzurum, Sarıkamış ve Van cephelerinde aynı köyden arkadaşıyla nasıl savaştığını öğreniyoruz. Büyük mahrumiyetlere ve eksik donanıma rağmen şavaşı fedakarane bir şekilde sürdürüyor. Yaralanıyor, hastanede tedavi görüyor, sonra sakat haliyle savaşa tekrar katılıyor. Asım, savaşdaki bu yaralarından dolayı 1932’de vefat ediyor. (s. 171) Kitapta birçok fotoğraf var. Fotoğraf kullanılması kitabı zenginleştirmiş.
Asım’ın kardeşlerinin buluşması 1967’de gerçekleşiyor. (s. 206) Azad Sağnıç bu buluşmayı şöyle anlatıyor:
‘… Nalin nihayet atması gereken adımları attı. Zarin de oturduğu yerden kalktı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak sarıldılar.
Nalin acıları gibi anadilini de yüreğine gömmüştü.
Nalin Kürtçe, Zarin Türkçe bilmiyordu.
Ama onlar kardeştiler!’ (s. 206)
Bu sırada Feqi Hüseyin, Kürdlerle ilgili görüş açıklamalarından dolayı cezaevindeydi.
* * *
Asım tek bir kişi değildir. Asım gibi binlerce, belki onbinlerce kişi vardır. Asım ailesi tek bir aile değildir. Kürdistan’da bu aile gibi belki onbinlece aile vardır. Bunların Seferberlik’te ve 1919-1922 sürecinde Türklerle birlikte çok iyi savaştıkları açıktır. Ama, Cumhuriyet’den sonra gündeme gelen, inkar, imha, tenkil, temdin… politikaları Kürdler için tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu politikaların, ‘muasır medeniyet seviyesine ulaşacağız’ gibi çağdaşlık, söylemleriyle sürmesi tam bir garabettir. ‘Muasır medeniyet seviyesine ulaşma’ Türkler için ve Kürdler için çok çok farklı anlamlar toplumsal ve kültürel süreçler içermektedir…
Bu konuda, İttihatçıların politikalarının, uygulamalarının dört başı mamur bir şekilde sürdüğü söylenebilir. Seferberlik’e, Sarıkamış Cephesi’nde, donanımsızlıktan, açlıktan, soğuktan hastalıktan vs. Ruslarla tek bir çatışmaya girmeden 90 bin askerine şehit olduğu söylenir. Sarıkamış Cephesindeki bu kolordunun askerlerinin % 90’ının Kürd askerlerden oluştuğu da söylenir.
Bu yenilgi üzerine, Enver Paşa, İstanbul’a gelir. 1915 Kış ayları… Basın mensupları, kendisinden savaş hakkında açıklamalar yapmasını ister. Kendisine, Ruslarla hiçbir çatışmaya girmeden soğuktan donan askerler sorulur. Enver Paşa’nın bu sorulara cevabı Kürdler için ibret vericidir: ‘O ordunun çok büyük bir kısmı Kürd askerlerden oluşmuştu. Böylece onlardan kurtulmuş olduk…’ (bz. Tarihe Kazınmış Belgeler: Kürt Soykırımları: Bajarê Agirî, 21.10. 2010)