Fuad Önen
‘Ayrılıkçı Yazılar’
Kartacalı devlet adamı ve komutan Hannibal Barca (M.Ö. 247- M.Ö. 183), İtalya’ya güneyden girmiş, kuzeye doğru ilerleyerek Avrupa’nın ortalarına sefer düzenlemek istemektedir. Komutanları, Alp Dağları’nın geçilmez olduğu şeklinde kendisine rapor verirler. Hannibal Barca, ‘Ya bir yol bulacağız, ya bir yol yapacağız’ diyerek Alplere, daha sonra Avrupa’nın içlerine sefer yapma düşüncesini açık ve kesin bir şekilde ortaya koyar.
Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yürüdüklerini, yolda yürürken hatalar da yaptıklarını, hatalarından ders çıkararak yolda yürümeye devam ettiklerini ama yoldan hiç çekilmediklerini anlatmaktadır.
Ayrılıkçı Yazılar – I, Doz Yayınları, Ekim 2022 , 421 sayfa
Fuad Önen, Ayrılıkçı Yazılar’da, 2005-2012 yıllarında, Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’nda (UDÇG) ve Kürd Birlik Hareketi (TEVKURD) da yaptığı konuşmaları ve kendisiyle yapılan röportajları toplamıştır. 2005’de kurulan Kürd Ulusal Çalışma Grubu’nun (s. 68) kısa bir süre 2007’de Kürd Ulusal Birlik Haraketi’ne dönüştüğü dile getirilmektedir. (s. 139) Konuşmalar ve röportajlar Kürdçe yapılmıştır. Daha sonra Türkçe’ye çevrilmiştir.
Fuad Önen’in daha önce yayımlanan iki kitabı, ‘Ray Raman û Bîranîn’ (Weşanên Pêri, Tebax 2012, 338 sayfa) ‘Jîyan û Helwest, Rewşa Siyasî û Rêxistnên Serdema 1971-1911, 488 sayfa) Kürdçe’dir.
* * *
Kitabın başında, Fuad Önen’in ‘Ya Bir Yol Bulacağız ya Bir Yol Yapacağız’ başlıklı bir Önsöz’ü var. (s. 9-11)
Ayrılıkçılık, günümüzde, kınamayı, suçlamayı getiren bir kavram olarak değerlendirilmektedir. Örneğin ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı ‘ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmeye çalışmaktadır. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı, iyiliği yoktur. Fuad Önen ise bunu, doğal, evrensel bir hak olarak değerlendirmektedir. Bu Kürdî, Kürdistani bir tutumdur. Bu aynı zamanda doğru, dürüst, cesur bir tutumdur.
Bu süreçte, esas bölünenin, parçalanının, paylaşılanın, Kürdler olduğunu, Kürdistan olduğunu da unutmamak gerekir. 1920’lerde Milletler Cemiyeti döneminde gerçekleşen bu süreç, Kürd/Kürdistan sorununun temel kaynağıdır.
Daha sonra kitapta, Metin Sandalcı’nın, ‘Fuad Önen’in Seçme Yazıları Hakkında Kısa Notlar’ başlıklı bir değerlendirmesi yer alıyor. (s. 13-20)
Kitapda, 4 Eylül 2005 tarihli ilk konuşmanın başlığı şöyledir: “Bu Mesele ‘Kürt Sorunu’ Olarak Değil, Daha Doğru Adıyla ‘Kürdistan Sorunu’ Olarak Tartışılmalı”dır. (s. 21 vd.) Bu konuşmada, sorunun toprak sorunu olduğu, Kürdlerin kendi topakları üzerinde egemenlik kurması gerektiği dile getirilmektedir.
17 Aralık 2005 tarihli “Ortak Bir Siyasi Akıl” başlıklı konuşmada Kürd Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’nun faaliyetleri anlatılmaktadır. Diyarbakır’da yapılan bu konuşmada, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra toplanan Paris Kongresi’nde Milletler Cemiyeti döneninde Arap ve Kürd coğrafyalarını parçalandığı söz konusu edilmektedir. Bu iki sürecin çok çok farklı olduğu, Araplar için ayır ayrı devletler oluşturulurken, Kürdlerin devletsiz bırakıldığı vurgulanmaktadır. (s. 31 vd. )
30 Mayıs 2006’da İzmir’de yapılan konuşmada, “Açık Alanda Meşruiyeti Esas Alan Mücadele Tarzı”ndan söz edilmektedir. (s. 39 vd.) TEVKURD’un 17 Ağustos 2007’de İzmir’de düzenlediği toplantıda bu konu yine irdelenmiştir. (s. 139 vd.)
Kürd Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’nun, 10 Mayıs 2006’da Kızıltepe’de (Mardin) yapılan konuşmanı başlığı şudur: “Düşman Birlik Halinde Ama Kürtler Birlik Değil”. ( s. 51 vd.)
2 Haziran 2006’da Van’da düzenlenen toplantıda Türk Egemenlik Sistemi konuşulmuştur. (s. 71 vd.)
Nezîrê Cibo’nun 24 Ekim 2006’da Fuad Önen’le yaptığı röportajda, “ Ortak Siyasi Akıl, Ulusal Proje ve Ulusal Kurumlar” söz konusu edilmektedir. (s. 77 vd.)
Tük Egemenlik Sistemi, 24 Aralık 2006’da Urfa’da düzenlenen toplantıda bir defa daha irdelenmiştir. (s. 111 vd.)
Kürt-Kav’ın (Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı) 22 Ocak 2007’de İstanbul’da düzenlediği toplantıda Yapılan konuşmanın başlığı “Kürtlerden ne İsteniyor?” şeklindedir. (s. 117 vd.)
Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu 4 Mart 2007 Diyarbakır’da “Kerkük Konferansı” düzenlemiştir. Yasaklandığı için bu konferans gerçekleşmemiştir. Fuad Önen’in bu konferans için yapacağı konuşmanın başlığı “Kürdistan’ın Kalbi Kerkük, Diyarbekir, Mahabad, Kamışlo” şeklindedir. (s. 127 vd.)
17 Ağustos 2007’de İzmir’de gerçekleşen toplantıda, Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’ndan Kürt Ulusal Birlik Hareketi’ne (TEVKURD) geçiş dile getirilmiştir. Bu konuşmada, Fuad Önen, “Ulus bilincimiz, tarih bilincimiz, ülke bilincimiz” diyerek, dinleyicilerin bu kavramlar üzerinde düşünmelerini istemektedir. (s. 139 vd. )
6 Ekim 2007’de, TEVKURD’un, İstanbul’da düzenlediği bölge toplantısında yapılan konuşmanın başlığı “Türkler, Kendilere Benzer Diğer Halkların Topraklarında Devlet Kurar” şeklindedir. (s. 149 vd.)
Fuad Önen’in 12 Aralık 2007’de, Ramazan Pertev’e verdiği röportaj “En büyük Korkuları İçerdeki Topraklı Topluluklardır” başlığı ile yayımlanmıştır. (s. 155 vd. )
“Bir Ülke Göz Göre Göre Otokton Halklarından Çalınmıştır” başlığı altında yayımlanan konuşma, Türkiye Yeşil Platformu’nda 12 Aralık 2007’de gerçekleştirilmiştir. Bu konuşmada Fuad Önen, Başbakan Süleyman Demirel’in “Kürt realitesini tanıyoruz”, Başbakan Mesut Yılmaz’ın, “AB’nin Yolu Diyarbakır’dan Geçer”, Başbakan Turgut Özal’ın, “Federasyonu da tartışabilmeliyiz”, Başbakan Tansu Çiller’in “Bask Modeli”, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur” görüşlerini de irdelemektedir. Bu konuşmada Fuad Önen, Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek dil, tek bayrak” görüşünü de eleştirmektedir. (s. 173 vd. )
Başbakanlar, sözü edilen bu görüşleri sadece birer defa ifade ettiler. Ama sözlerinin arkasında durmadılar.
Deng Dergisi’nin Fuad Önen’le 5 Ağustos 2008’de yaptığı röportaj, “Kürt Hareketinde Birlik Sorunu” başlığı altında yayımlanmıştır. (s. 199 vd.)
“Seçimler, Cumhuriyet ve Kürd Siyaseti” başlıklı konuşmada, dönemin Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, 10.11.2008’de yaptığı, “Bugün eğer Ege’de Ermeniler devam etseydi, Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi…” görüşü eleştirilmektedir. Aynı konuşmada dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, 6 Ekim 2007’de yatığı “Bu insanlar o toprak parçasını vatan, o insan grubunu millet yapmak için canlarını feda ettiler…” görüşü eleştirilmektedir. Fuad Önen, “o insan grubu”nun, Kürd halkı, “o toprak parçası”nın da Kürdistan olduğuna işaret etmektedir. (s. 209 vd. )
“Halepçe Katliamı ve Zamana Yayılmış Total Jenosid” başlıklı konuşma 16 Mart 2009’da, Amed’de yapılmıştır. (s. 217 vd.)
“Parçalanmışlık, Eşitsiz Gelişme, ve Kürd Konferansı” başlıklı konuşma, 26 Haziran 2009’da yapılmıştır. (s. 235 vd.)
“Türk Referandumunda Kürd Siyaseti” konuşması 19 Ağustos 2010 tarihlidir. (s. 281 vd.)
“Ayrılıkçısı Az, İşbirlikçisi Çok Bir Siyaset Sınıfı Devşirilmiştir” başlığı ile yayımlanan röportaj, 31 Ekim 2010’da yapılmıştır. (s. 295 vd.)
Ayrılıkçı Yazılar kitabında yayımlanan önemli bir röportaj da Fuad Önen’in Dengê Azad Sitesi’nden Kejê Bêmal’e 18 Temmuz 2011’de verdiği röportajdır. Bu röportaj, kitapta “Kürdistan’ın bağımsızlığı ve Birliği Kürd Halkının Tarihsel, Sosyal, Siyasal ve İnsani Hakkıdır” başlığı altında yer almaktadır. Bu röportajda, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde yaptığı Kürd Açılımı da irdelenmektedir. Bu planın Kürd açılımı olarak başladığı, daha sonra demokratik açılım başlığı altında konuşulduğu, daha sonra da Birlik Açılımı adını aldığı kısa bir süre sonra da gündemden kalktığı bilinmektedir. (s. 309 vd.)
Fuad Önen, 17-18 Eylül 2011 tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleşen “Türkiye’de Kürdistan Konferansı” konusunda, Enver Alpşar’a bir röportaj vermiştir. Bu röportaj 12. 11. 2012 tarihli Newroz Gazetesi’nde yayımlanmıştır. “Onlar Ulus Devlete Değil, Kürdlerin Devletleşmesine Karşıdır” başlığı ile yayımlanan röportajdır.
Yakındoğu
Fuad Önen’in Yakındoğu kavramı ile ilgili olarak söyledikleri de önemlidir. Kürd-Kav’da 20 Şubat 2012’de yapılan bu konuşmanın başlığı “Yakındoğu, Ortadoğu, Anadolu ve Kürdistan”dır. (s. 397 vd.)
Bugünlerde Ortadoğu ve Uzakdoğu kavramları kullanılıyor. Yakındoğu kavramı kullanımdan düşmüş. Halbuki Doğu’nun, Ortası, Uzağı olduğu gibi Yakınının da olması çok doğaldır. Bizans yöneticileri, İstanbul’un doğusunu Anadolu olarak adlandırıyorlardı. Ama Bizans’in esas komşusu Yakındoğu idi. Yakındoğu’nun ötesinde Ortadoğu, Ortadoğu’nun ötesinde Uzakdoğu yer alıyordu. Yakındoğu kısaca Ermenistan, Kürdistan ve Klikya’yı kapsıyordu. Tarihte Yakındoğu Jenosid alanı olarak görülmektedir. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde bu alanda yoğun bir jenosid gerçekleştirilmiştir. İttihat ve Terakki, ve İttihat ve Terakki’nin devamı olan Cumhuriyet, tek parti hükümetleri bu alanda özel olarak çalışmışlardır. Bu süreçte Yakındoğu’nun imhasını gerçekleştirmişlerdir. Yakındoğu kavramının son kullanım alanlarından bir Lozan Antlaşması’dır. Lozan Antlaşması’nın esas adı, “Yakındoğu İşleri İle İlgili Lozan Antlaşması”dır. (s. 397 vd.)
Adil Medya’dan, Kadir Kaçan’a verilen röportaj ise, “Bu sınırlar Kaçakçı Emperyalistler ve Kolonyalistler Tarafından Kürdistan’ın böğrüne saplanan Hançerlerdir” başlığı altında yayımlanmıştır.
Sonuç
Ayrılıkçılık, günümüzde kınamayı, suçlamayı getiren bir kavram olarak değerlendirilmektedir. Örneğin ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı ‘ olmadığını, yemin-billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen ise bunu, doğal, evrensel bir hak olarak değerlendirmektedir. Bu Kürdî, Kürdistani bir tutumdur. Bu aynı zamanda doğru, dürüst, cesur bir tutumdur.
Bu süreçte, esas bölünenin, parçalanının, paylaşılanın, Kürdlere olduğunu, Kürdistan olduğunu da unutmamak gerekir. 1920’lerde Milletler Cemiyeti döneminde gerçekleşen bu süreç, Kürd/Kürdistan sorununun temel kaynağıdır.