Norveç Seyahati
29 Ağustos - 6 Eylül 2015 tarihleri arasında Norveç’e bir seyahat gerçekleştirdik. Norveç’de, Stavenger, Bergen ve Oslo şehirlerinde, üniversitelerde ve bazı sivil toplum kurumlarında konferanslar gerçekleşti.
Norveç’e ziyaret İBV olarak yapıldı. İBV Başkanı İbrahim Gürbüz ve İBV yönetin Kurulu Üyesi Av. Ruşen Arslan da ziyarete katıldı.
Ziyareti, Norveç Kürdistan Öğrenciler Birliği organize etti. Bu organizasyonda, Norveç Yazarlar Birliği, Norveç Helsinki Komitesi gibi sivil toplum kurumlarıyla de ilişki kurulmuştu.
Bu ziyaretle ilgili olarak, bazı duygularımı ve düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
29 Ağustos’da, İstanbul’dan, Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan hareket ettik. Dört saat kadar sonra Oslo’ya vardık. Uçak bir buçuk saat kadar rötar yapmıştı.
Oslo’da inip başka bir uçakla Stavanger’e gidecektik. Bu rötardan dolayı Stavanger uçağını kaçırdık, Stavanger’e iki saat kadar sonra başka bir uçakla ulaştık.
Stavanger Havaalanı’nda, bizi, Amed Nûdem, eşi ve arkadaşları Kürd bayraklarıyla karşıladı.
Amed Nûdem ve eşi bizi kendi evlerine götürdü. Girişten sonra iki katlı bir ev. Ev şehrin merkezinde, genişçe bir bahçe içinde. Stavanger’de henüz yaz havası var, Hava sıcak açık. Havanın Eylül ortalarına doğru karardığı söyleniyor.
Çocuklar, o akşam, Norveçli komşularının evinde. Norveçli komşularının çocuklarıyla vakit geçiriyorlar. Norveçli koşularının çocukları zaman zaman da Amed Nûdemgilin evine geliyorlar, geceyi burada geçiriyorlar.
Amed Nûdem Stavanger’de taksicilik yapan bir arkadaş. Bu yüzden Stavanger’i en ince ayrıntılarına kadar çok iyi biliyor. Amed Nûdem, aynı zamanda, Stavanger Üniversitesi’nde siyaset bilimleri öğrencisi… Aynı gün belirli saatlerde dersleri izliyor, daha sonra, yine belirli saatlerde, yolcuları taşıyor. Amed Nûdem uzun süre gerillada da kalmış.
Stavanger 130 bin nüfuslu bir kent. Büyüklük olarak Norveç’in dördüncü kenti. Kent yatay olarak büyümüş. Arazide yaygın bir yerleşim var. Evler tek katlı veya iki katlı. Kent merkezinde kamu binaları çok katlı. 4-5 kat olan binalar var. Her evin bahçesi ver. Stavanger Atlas Okyanusu kıyısında, Norveç’in Güney taraflarında bir kent.
30 Ağustos günü, Stavanger Üniversitesi’nde, Ulusların kendi Geleceklerin Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan konulu bir konferans verildi. Üniversitede, bazı kapılara, duvarlara, konferansla ilgili ilanlar yapıştırılmıştı. Konferanstan önce, video gösterimi , İbrahim Gürbüz’ün ve Ruşen Arslan’ın vakıfla ilgili küçük açıklamaları oldu. Dinleyiciler, Kürdler ve Norveçlilerdi. Dinleyiciler arasında, Norveç’de yaşam sürdüren yabancılar, örneğin, Afrika kökenliler de vardı.
Konferansı, Özgür ve Özlem Norveççe’ye çevirdiler. Kürdçe çeviri alt yazılı olarak verildi. İlgili bir dinleyici kitlesi vardı. Arka arkaya sorulardan bu belli oluyordu.
Özlem ve Özgür hem öğrenciler, hem de bir kamu kurumunda tercüman olarak çalışıyorlar.
31 Temmuz 2015 tarihli RA Gazetesi’nde, konferansla ilgili haberler vardı. (s. 16)
Öğle vakti yemek arasından sonra, ikinci bir konferans gerçekleşti. İkinci konferansın konusu, Soykırımlar ve Devletsiz Halklar’dı. Bu da ilki gibi, ilgiyle izlenen bir konferans oldu.
Akşam, Norveç Yazarlar Birliği’nin, Stavanger’deki bürosuna gittik. Burada, Eugene Schoulgin ve diğer yazar arkadaşlarla buluştuk. Eugen Schoulgin’i Türkiye’den tanıyoruz. Türkiye’ye sık sık gelir Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ndeki düşün davalarını izlerdi.
Burada, Türkiye’deki ifade özgürlüğüyle, basın özgürlüğüyle ilgili bir konuşma yaptım. Bu konularla ilgili olarak Eugene Schoulgin de konuştu.
Norveç’de, 14 Eylül de genel seçimler yapılacak. Kanımca bu seçimler yapıldı. Norveç’de olduğumuz günlerde, siyasal partilerin propagandalarına tanık olduk.
Norveç Yazarlar Birliği ofisinin önünde küçük bir meydan var. Meydana bir mikrofon kurulmuş. İsteyen insanlar, siyasal partiler bu mikrofonun başına geçip düşüncelerini açıklayabiliyor, Siyasal partiler propagandalarının bu şekilde yapıyorlar. 20-30 kişi, bazen daha az insan bu konuşmaları dinliyor. Siyasal partiler propagandalarının bu meydanda yapıyorlar.
31 Ağustos’da Amed Nûdem bizi eski Stavanger’e götürdü. Eski Stavanger bir körfezin kıyısında kurulmuş. 19. Yüzyıldan, daha eskilerden kalan binalar, sokaklar çok iyi korumuş. Evler tek katlı veya iki katlı. Ak sıvalı. Evlerin hepsi küçük veya büyük bir bahçenin içinde. Evlerin, önünde, arkasında, bahçesinde, her tarafında gür çiçekler var. Elma ve erik ağaçları bol.
Amed Nûdem, bizi Salih’e bırakıp kendisi derse gitti. Salih de eski Stavanger’de oturuyor. Körfeze bakan çok şirin iki katlı bir evi var. Salih Şırnaklı bir dost. Gündike Mele köyünü biliyor. 20 yıla yakın bir zamandır, Norveç’de oturuyor. Zaman zaman, Türkiye’ye, Kürdistan’a geliyor. Salih bize, vakıf müzesinde sergilememiz için el dokuması bir çanta armağan etti.
Eski Stavanger’de, Salih bizi iki müzede dolaştırdı. Biri denizcilik müzesi. Eski dönemlerde kullanılan gemiler sergileniyor. 19. Yüzyılda, Norveçlileri Amerika’ya taşıyan gemiler… Öbürü de balıkçılık müzesi… Müzelerdeki defterlere isimlerimizi yazdık.
1 Eylül’de, sabah kahvaltısına, Özgür-Özlemlerin evlerine gittik. Onlar, 4-5 katlı bir apartman dairesinde kalıyorlar. Stavanger’de bu tür yapılar da çoğalıyor.
Özgür-Özlemleri ziyaretden sonra, Salih bizi kendi arabası ile dağa götürdü. Amed Nûdem’in eşi de bizimle beraberdi. Deniz seviyesinden 1100 m. kadar yükseğe, dağlara çıktık. Yollar, yükseklere kıvrıla kıvrıla çıkıyor. Bykiedaistunet’e oradan da Dirdal’a vardık. Dirdal çok yükseklerdeydi. Körfez çok aşağılarda kalmıştı.. Körfezin üzerinde sis vardı. Atlas Okyanusu burada dağların iç kesimlerine kadar sızmış. Yağmur vardı, Yağmur, sis bazen azalıyor, bazen yoğunlaşıyordu.
Dirdal’la körfez arasında bir yerleşim yeri var. Bunlara köy diyemiyoruz. Evler, yerleşim düzeni, Stavanger’deki bir mahalleyi andırıyor.
Stavanger’de dağlara çıkarken, akşama doğru dağlardan Stavanger’e dönerken, Kürdistan’ı hatırladım. Doğa, Kürdistan’ı çağrıştırıyor. Dağlarda sık sık küçük veya büyük göletlere, kar öbeklerine rastlıyorsunuz. Dağların eteklerinde, yamaçlarda, kara çadırları görecekmiş gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Yol kenarlarında her yerde koyun sürülerinde rastlıyorsunuz. Koyunlar çok besili bembeyaz. Ama, koyunlar, 100-150’lik gruplar halinde dolaşmıyorlar, üçer-beşerlik gruplar halinde dolaşıyorlar. Çoban yok, köpek yok. Koyunlar sürekli arazide. Ağılları da arazide… Çayırlar çok geniş, her taraf yemyeşil… Koyunlar, çipli… Bir koyuna düşen mera mikdarı çok büyük…
Yollar boyunca ot balyalarına da rastladık. Otlar biçilmiş, balyalanmış. Kışın kar etrafı kapattığında bu balyalardaki otlar koyunlara verilecek…
1 Eylül akşamı uçakla Bergen’e gittik… Bergen’de, bizi havaalanında, İranlı Kürdler karşıladılar. Kürdistan Öğrenciler Birliği Başkanı, Veman Linevai ve Rodi de karşılayanlar arasındaydı. İranlı Kürd bir doktor da vardı. Öğrenci Bahar, Bergen’de olduğumuz sürece içinde bizi hiç yalnız bırakmadı. Arkadaşlar bizi bir otele yerleştirdiler. Scandic Otel…
2 Eylül’de, Ulaslararası Barışı Kurma Çabaları ve Kürdler/Kürdistan konulu bir konferans vardı. Konferans video gösteriminden ve İbrahim Gürbüz’ün Vakıfla ilgili kısa açıklamalarından sonra gerçekleşti. Sorularla, cevaplarla konferans olumlu bir havada geçti.
Dostumuz Mehdi Zana da konferanstaydı. Bizlerle görüşmek için Stockholm’den gelmişti. Bergen’de 2-3 gün boyunca beraber olduk.
Konferansda, Hacı Akman’la ve eşi Kariane Westrheim’le tanıştık. İkisi de Bergen Üniversitesi’nde profesör. Hacı Akman Etnoloji, Kariane Westrheim Sosyal Psikoloji profesörü.
Hacı Akman Ağrılı bir Kürd, Eleşkird’den, Sipkan Aşireti’nden. 1980’lerde Norveç’e yerleşmiş. Kariane Westrheim 2006 yılında, Qandil’e gitmiş, Kürd gerillaların eğitim öğretim süreci ile ilgili bir çalışma yapmış.
3 Eylül’de, Mehdi Zana, bizi, teleferikle, deniz seviyesinden 380 m. Yüksekliğinde bir dağa çıkardı. Buradan Bergen’in her yönü çok iyi görülüyor. Dağın tepesi ormanlarla kaplı. Buralarda uzunca bir süre geçirdikten sonra, orman yollarını, izleyerek ve yürüyerek kıyıya indik.
Bergen de Atlas Okyanusu kıyısında bir kent. Norveç’in ortalarında yer alıyor. Nüfus olarak Norveç’in ikinci büyük kenti, 400 bin nüfusu var.
Bu gezintiden sonra Hacı Akman’ın evine gittik. Hacı Akman 1640’lardan kalma bir evde oturuyor. 5 Katlı bir apartmanın dördüncü katında… Ev çok büyük. Bu yapının mimarisi farklı. Bugünkü Norveç ev mimarisine benzemiyor. Arkadaşlar Alman etkisinden söz ediyor. “Bu tür büyük yapılar Almanya’da var” deniyor.
3 Eylül akşamı, uçakla, Bergen’den Oslo’ya gittik. Oslo Havaalanı’nda bizi, Kadir, Rodi ve öbür arkadaşlar karşıladılar. Kadir, bizi arabasıyla Drammann’daki evine götürdü.
Drammann Oslo’ya bağlı, bir yerleşim birimi, Oslo ile Darmmann arasında 40 km. kadar bir mesafe var. Kadir’in evi de iki katlı. Bahçe içinde. Bahçede bir elma ağacı var. Meyvesi bol.
Kadir’in eşi Suriyeli bir Kürd. Kadir de 1980’lerde Norveç’e gelmiş, eşi ile burada tanışmış. Kadir Muşlu. 1980’lerde Norveç’e yerleşmiş.
4 Eylül günü, Helsinki Komitesi Norveç bürosuna gittik. Burada, Av Sisses Henriksen’le Türkiye’de ifade özgürlüğü ve gerilla mücadelesi ile ilgili bir söyleşi gerçekleşti. Tercüman Kadir’di. Konuşmaları Norveççeye çevirdi. Bu söyleşi 5 Eylül 2015 tarihli Klassenkampen Gazetesi’nde yayımlandı (s. 32-33)
Daha sonra Norveç Yazarlar Birliği bürosu’na gittik. Başkan Sigmund Levasenun’la ve öbür yazarlarla tanıştık. Sigmund Levasenun’un konuşmasından sonra, İbrahim Gürbüz ve Ruşen Arslan, Vakıf’la ilgili yaptılar. Ondan sonra, Beşikci’ye ifade özgürlüğü ödülü verildi.
Öğleden sonra, Norveç Yazarlar Birliği konferans salonunda, Uluslar arası Anti-Kürd Nizam konulu bir konferans vardı. Konferansdan önce Ruşen Arslan Vakıfla ilgili küçük açıklamalar yaptı. Bu da, sorularla, cevaplarla iyi bir konferans oldu. Bu konferansların hepsini de Kadir tercüme ediyordu.
Konferansdan önce, Norveç, Helsinki Komitesi Başkan Yardımcısı Gunnur M. Ekelere Sydal’da bir konuşma yapmıştı.
Konferanstan sonra, Kralın Bahçesi’ne bitişik olan heykeller alanını dolaştık. Hırçın Çocuk heykeli çok dikkat çekiciydi.
5 Eylül’de Kral’ın Bahçesi’ni dolaştık. Kral’ın Sarayı da bu bahçede. Bahçe çok geniş, düzenli. Günün her saatinde halka açık. Çocuklar için oyun alanları var. Halk bahçede, sarayın etrafında özgürce dolaşıyor, eğleniyor.
Kral’ın Bahçesi’ni dolaştıktan sonra, Belediye’ye doğru bir gezinti yaptık. Belediye alanı çevresinde siyasal partiler bürolarını kurmuşlar, halkla konuşuyorlar, isteyen vatandaşa dokümanlarını veriyorlar. Bu alanda siyasal partilerin büroları yan yana…
Burada, Şayanla ve Kululu arkadaşıyla buluştuk. Şayan müteveffa dostumuz Zülküf Bilgin’in kızı, Abdürrahim’in ve Lezgin’in kız kardeşi… Şayan uzun süredir Oslo’da yaşıyor. Eşi mühendis…
Akşam abrayla Moss’a gittik. Moss Oslo’nun yerleşim alanlarından biri. Oslo ile Moss arasında 70 Km kadar mesafe var. Oslo’nun bu yerleşim alanlarıyla birlikte nüfusu 500 bin civarında… Rodi’nin evi Moss’da. Rodi’nin bahçesinde de elma ağacı var. Meyveleri çok…
Gece Moss’dan tekrar Oslo’ya, daha doğrusu, Oslo’nun bir yerleşim alanı olan Lamia’ya döndük. Amad Hajo Lamia’da yaşıyor. Amad Hajo Suriyeli bir Kürd yurtseveri… Tercüman olarak çalışıyor. Eşi İzlandalı… Eşi de, üç oğlu da çok güzel Kürdçe konuşuyorlar. İzlanda’ya sık sık gidip geliyorlar. İzlandalı akrabalar da Norveç’e geliyor.
Evler burada tek katlı, veya iki katlı, birbirine bitişik. Evlerin önü, arkası bahçe… Güneş zaman zaman görünüyor. Göründüğü zaman da ısıtıyor. Lamia da komşuluk izlenebiliyor. Burada, çocuklar, sokaklarda, üçer beşer grupla halinde oynuyor. Bir kadın evinin penceresinde, öbür evin bahçesinde veya kapısının önünde oturan kadınla sohbet ediyor. Alet-edevat her şey bahçede, kilit altında bir şey yok.
6 Eylül günü, öğleden sonra ifade Özgürlüğü Merkezi’ne (Fritt Ord) gittik. Burada, Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan konulu bir konferans gerçekleşti. Konferanstan önce, Ruşen Arslan Vakıfla ilgili açıklamalar yaptı. Konferans sırasında ifade özgürlüğü kavramına, sık sık vurgu yapıldı. İfade özgürlüğünün, bilimin ve demokrasinin temel koşulu olduğu vurgulandı.
6 Eylül akşamı, uçakla, Oslo’dan, İstanbul’a döndük.