Türkiye'de Kürtçe Tehlike Altındadır
“Kürtçenin okyanusları kurutuldu, dereleri kaldı!”
Dil, her millet için varlığının, ulusal kimliğinin; kültür, sanat ve edebiyatının temel faktörüdür. Dilinden olmuş bir millet, aynı zamanda ulusal kimliği ve kültüründen, milli duygularından da olmuştur.
Türkiye sınırları içinde kalan Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin dili Kürtçe (Kurmancî ve Zazakî), her zamankinden daha çok kaybolma tehlikesi altındadır. Yeni nesiller, çocuklar, katı asimilasyon politikası sonucunda egemen ulus dili Türkçenin etkisinde kalarak tamamen Kürtçe kapsamı dışında büyüyor artık.
Türkiye Başbakanı, geçenlerde Urfa’da söylediği “Anadil konusunda okyanusları aştık, dereler kaldı” belirlemesi tersinden okunmalı. Yani Kürtçenin okyanusları kurutuldu, sadece dereleri kalmış. Kürtçe bu derece tehlike altındadır!
Türk devletinin, Kürtçeye yönelik asimilasyon ve yok etme politikasında herhangi bir değişiklik yoktur, temel niyeti değişmemiştir. Daha önceleri Kürtçeyi yasaklayarak yok etmeye çalışırken, şimdi göstererek çürütmeye çalışıyor. Kürtçe için üniversitelerde yapılan açılımlar göstermeliktir. Hatta Bingöl ve Tunceli üniversitelerinde, Kürtçe açılımı, Kürtleri bölmek için kullanılmaktadır. Artuklu Üniversitesi’ne yapılan müdahale de, Kürtçeyi “göstermelik” derecesinde tutmaya yöneliktir.
Özelde Kürt siyasi hareketlerinin genelde ise Kürtlerin, öteden beri herhangi bir “dil politikası” olmamıştır, şimdi de yoktur. Kürtçe, birkaç yazar ve gönüllü dil aktivistinin çabasına bırakılarak adeta kaderine terkedilmiş durumdadır.
Kürtçenin yaşatılması, kimlik sahibi olması, en önce Kürt siyasetinin, Kürt politikacılarının temel görevi olmalıdır. Ama ne yazık ki Kürt siyasetinin “anadili” hep Türkçe olmuştur. Bu durum, genel olarak halkın nezdinde Kürtçeyi değersizleştiren, gereksizleştiren bir sonucu beraberinde getirmiştir.
Kürt siyasetinin, Kürtçe için hiçbir ciddi talebi veya söylemi olmamıştır. Örneğin kongrelerde, tamamen asimile olmuş, Türk kültürü ve sanatına hizmet eden “şu ve şu sanatçılar Kürtçe yazsın” ya da “lokantaların menüsü, levhaları Kürtçe olsun” demenin, yine tam okullar açılırken, Kürt çocuklarına “okulları bir haftalığına boykot” çağrısında bulunmamın da Kürtçeye hiçbir yararı yoktur.
Bundan dolayı, tüm milletime çağrımdır.
Lütfen varlığımızın sebebi olan anadilimize sahip çıkınız. Her yerde anadilimizi kullanınız. Egemen ulus dili Türkçeyi anadilimiz Kürtçenin yerine ikame etmeyiniz.
Asıl Kürt siyaseti için, çok acil bir şekilde Kürtçe için bir “dil politikası” oluşturmaya ve gerçekçi bir eylem planını hazırlayıp hayata geçirmeye çağırmak gerekir. Kürtçe için elbette çok güçlü bir şekilde statü talep edilmeli, Kürtçe, acil bir şekilde kreşten üniversiteye, Kürtler için eğitim dili olmalıdır. Başta Kürt siyasi hareketleri olmak üzere bütün Kürtler bunun için seferber olmalıdır. Ama bu talep gerçekleşinceye kadar, Kürtçeye yararı olabilecek en minnacık imkân bile sonuna kadar kullanılmalıdır. Örneğin, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar için sunulan Kürtçe seçmeli ders imkânından yararlanılmalı, bütün Kürt çocukları bunu tercih etmelidir.
Bu duygularla, anadiline gerçekten sahip çıkan herkesin Dünya Anadil Gününü yürekten kutluyorum.