Belçika’da Dil Eğitimi
Belçika, ülkenin anayasasına göre üç dilli bir ülkedir. Anayasada belirtilen diller Flamanca, Fransızca ve Almanca’dır. Bir başka deyişle, ülke göçmenler dışında Almanca, Fransızca ve Flamanca konuşan üç halktan oluşur. Ülke, coğrafi olarak Valonya, Flamanya Bölgesi ve Brüksel Başkent Bölgesi olmak üzere üç bölgeden oluşmaktadır. Valonya’da Fransızca, Flamanya Bölgesi’nde Flamanca ağırlıklı olarak konuşulmaktadır. Bu bölgelerde, coğrafi sınırlar, dillerin konuşulma yerlerine göre belirlenmiştir, yani Fransızca ve Flamanca bu bölgelerdeki yegâne resmi dillerdir. Ancak Başkent Bölgesi’nde hem Flamanca hem de Fransızca yaygın şekilde konuşulmaktadır. Bu bölgede hem toplumsal hem de bireysel çokdillilik söz konusudur. Toplumsal çokdillilik, bir toplumda iki ya da daha fazla dilin resmi olarak kabul edilmesi ve toplum tarafından yaygın bir şekilde iki veya daha fazla dilin kullanılması olarak tanımlanır. Buna karşılık bireysel çokdillilik, bireylerin çokdilli olduğu, ancak bölgenin resmi olarak tek dilli kabul edildiği durumları açıklar. Belçika’da tıpkı Avrupa’nın birçok bölgesinde olduğu gibi hem toplumsal hem de bireysel çokdillilikte bir artış gözlemlenmektedir. Aşağıdaki yazı Belçika örneğinde çokdilliliği ele almaktadır.
Belçika’da Çokdilliliğin Tarihsel Süreci
Flaman Bölgesi’nde çokdillilik, ortaçağ’dan itibaren yaygın bir durum olmuştur. Ancak 17. yüzyılda, 14. Louis döneminden itibaren, Fransızca yayılmaya başlamış, 19. ve 20. yüzyıllarda dil kayıpları yaşanmış ve bölgede Fransızca tek baskın dil olmaya başlamıştır. Fransızlaştırma olarak açıklanabilecek bu süreç, 1960’ların sonlarında önlenmeye çalışılmış, bu dönemde çeşitli yasalar çıkarılarak toplumsal çokdilliliğin yerine bireysel çokdillilik desteklenmiştir.
Valon Bölgesi’nde dilsel tarih süreci ise oldukça farklıdır. Zira Valonca, Fransa’daki değişimleri uzaktan takip etmiş, değişimlerden çok etkilenmemiştir. Nitekim Fransa’daki birçok lehçe Fransız Devrimi’nden sonra kaybolup yerini standartlaştırılmış bir Fransızca’ya bırakırken, Valonca uzun süre standartlaşma süreçlerine girmemiş, dil-içi farklı ağızlar kullanımlarını sürdürmüştür.
Toplumsal Çokdillilik ve Bireysel Çokdillilik
Birçok ülkede toplumsal çokdilliliğin yerini bireysel çokdilliliğe bırakmasında sosyal hareketliliğin ve siyasal dönüşümlerin önemli etkisi olmuştur. Belçika örneği de bunlardan biridir. 19. yüzyılın sonlarına doğru Brüksel’de anadili Flamanca olan çocukların, çiftdilli eğitim alması öne sürülerek Fransızca ağırlıklı eğitim almaları sağlanmış ve daha önce Flamanca konuşulan bölgelerde giderek Fransızca yaygınlaşmaya başlamıştır. Ancak Flaman bölgesinde ve Brüksel’deki Flamanca dilinin kullanımının azalmasına karşı Flaman siyasal hareketi 19. ve 20. yüzyıllarda ciddi bir muhalefet örgütlemiş, bireysel çokdillilikle Fransızlaştırmayı bir tutmuş ve bu durumun Flamanca için bir tehdit oluşturduğunu savunmuştur. Bu nedenle Flaman bölgesindeki dil politikaları 1960’larda birçok dil yasasının çıkarılmasıyla çokdillilik konusunda halkın tutum ve algılarında günümüzde de devam eden değişikliklerin yaşanmasına sebep olmuş, Fransızcanın Flaman bölgesinde resmi dil olmasının önüne geçilmiştir. Ancak bu durum bir tür bireysel çokdilliliğin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Öte yandan aynı dönemde yaşanan başka gelişmeler de Belçika’da bireysel çokdilliğin yayılmasına yol açmıştır. 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bu değişimin temelinde iki sebep yatmaktadır. Bunların ilki şehirlere göç etmiş olan işçi ailelerin çocuklarının okula başlamasıdır. 1982’den itibaren Foyer adı verilen çiftdilli eğitim programları üzerinde durulmuş, bu programlar bireysel çokdilliliğin 1990’larda oldukça popüler olmasına yol açmıştır. İkinci sebep ise Avrupa’nın birleşmesi, yani Avrupa Birliği’nin kurulmasıdır. Bu durum dil öğrenimi ve öğretimine bir yön vermiştir. Avrupa’nın dil politikaları, anadili dışında en az iki yabancı dilin öğrenilmesini teşvik ederek bireysel çokdilliliği ön plana çıkarmıştır.
Dil Planlaması
Belçika’daki dil politikaları, bireysel çokdilliliğin hızla gelişmesine uzun süre ayak uyduramamıştır. Zira Başkent Bölgesi dışındaki Flaman ve Valon Bölgelerinde, Flamanca/Fransızca çiftdilli okulların açılmasına yasalar uzun süre izin vermemiştir. Ancak 1998’den itibaren Valon Hükümeti bir kararname çıkararak, bazı şartlar altında kendi bölgelerinde ilkokul düzeyinde Flamanca dil derslerinin öğretilmesini kabul etmiştir. Bu dönemden itibaren Valonya’da Flamanca derslerinin okullarda verilmeye başlanması olumlu tepkiler toplamakta, şu an yaklaşık 20 okul Flamanca dil sınıfı açmış durumdadır. Ayrıca bu okullarda müfredatın %20’sinden %80’ine kadar değişen oranlarda ikinci dil öğrenilmesine yönelik uygulamalar izlenmektedir. Bunun dışında Brüksel’de, yani Başkent Bölgesinde, Foyer[1] okullarında İspanyolca, İtalyanca ve Türkçe gibi dillerde de çiftdilli eğitim yapılabilmektedir. Resmi olarak bu program Belçikalılar için geçerli değilken, göçle gelmemiş bazı Belçikalı ebeveynler de bu programdan faydalanmaktadır. Flaman Bölgesinde ise bu tip programlar henüz uygulanmamaktadır.
Çokdilli Dil Öğretimi Yöntemleri
Çokdilliliğe olan ilgi ve uzantısı olarak çokdilli eğitim, yani bütün öğrencilerin en azından iki veya daha fazla dil öğrenebildiği eğitim programları, çokdilli yöntemlerle ilgili tartışmalara ön ayak olmuştur. Valon Bölgesi’nde Kanada eğitim sisteminde kullanılan çokdillileştirme (immersion) yöntemi daha çok tercih edilirken, Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Belçika’nın çoğu bölgesinde CLIL[2] adı verilen müfredat konularının öğretilmek istenen dil yolu ile öğretilmesi yöntemi uygulanılmaktadır. CLIL yöntemi, çokdillileştirme programlarına oranla daha fazla tercih edilmiş, bu da daha esnek bir program olmasına atfedilmiştir. CLIL programları, beş farklı boyuta odaklanarak, hedef dilin yanı sıra çevresel, kültürel, içerikle ve öğrenimle ilgili faktörleri de hesaba katarak dil öğrenilmesine daha bütünlüklü bir yaklaşım getirmiştir.
[1] Foyer, ilk olarak 1969 yılında Brüksel’de kurulmuş, etnik gruplar arası etkileşimlerin çokdillilik ve çokkültürlülük yoluyla yeniden düzenlenmesini hedefleyen kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Bu kuruluşun girişimleri sonucu Brüksel’de çeşitli çiftdilli okullar kurulmuş ve öğrencilerin Fransızca ve Flamanca öğrenebilecekleri okullar haline getirilmiştir.
[2] CLIL (Content and Language Integrated Learning) yöntemi, belli başlı müfredat derslerinin öğretilmesi hedeflenen bir dil aracılığı ile okutulması esasına dayanmakta olup, Türkiye’de bir zamanlar Anadolu liselerinde denenmiştir. Bu yöntem şu an Avrupa’nın birçok ülkesinde özellikle İngilizce dilinin öğretilmesinde kullanılmaktadır ve dil öğrenimi konusunda oldukça başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmektedir.
_________
Not: Bu makale Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü DİSA tarafından hazırlanan "Önce Anadili" broşürleri dizisinde yayınlanmıştır