Çiftdilli Çocukların Anadili: Anadili Eğitim için Neden Önemli?
Çiftdilli çocuklarla yapılan araştırmalar genel olarak anadilinin kişiliklerinin ve eğitimlerinin gelişiminde çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bu konuda çok sayıda araştırması olan ve azınlık çocuklarının dillerinin eğitimde kullanılması gerektiğini kuramsallaştıran Jim Cummins bu bulguları şöyle sıralamaktadır:
1- Çiftdillilik çocukların dilsel ve eğitsel gelişimine olumlu katkıda bulunuyor. Çocuklar okul yıllarının ilk zamanlarında iki ya da daha fazla dilde becerilerini geliştirmeye devam ederlerse, dil ve dili etkin kullanmakla ilgili olarak derin bir bilgi sahibi oluyorlar. Özellikle her iki dilde de okur-yazar olurlarsa, dilin işleyişi konusunda daha çok pratik yapma ve konuştukları iki dilin dünya hakkındaki bilgiyi nasıl farklı şekillerde kullandığını karşılaştırma imkânı buluyorlar. Son otuz beş yılda yapılan 150’den fazla araştırmanın sonuçları Alman filozof Goethe’nin bir zamanlar söylediğini güçlü bir şekilde destekliyor: Yalnızca bir dil bilen insan o dili gerçekten bilmemektedir. Araştırmalar, çiftdilli çocukların bilgiyi iki farklı dilde işleme becerilerinden dolayı, düşünme yeteneklerinin de daha esnek olduğunu göstermektedir.
2- Çocukların anadilindeki gelişim düzeyi ikinci dil gelişimlerinin güçlü bir göstergesidir. Anadilinde sağlam bir dil yeterliliğine sahip olarak okula başlayan çocuk, ikinci dilde okur-yazarlığı geliştirmekte güçlük çekmez. Ana babalar ve çocuklarla ilgilenen öteki kişiler (örneğin büyükanne ve büyükbabalar) onlara anadillerinde sözcük ve kavram dağarcıklarını geliştirebilecek şekilde hikâyeler anlatıp kimi konuları tartıştıkları zaman, çocuklar okullarına ikinci bir dil öğrenmeye daha hazırlıklı bir şekilde gelirler. Çocukların bilgi ve becerileri evlerinde öğrendikleri anadilden okuldaki dile aktarılmaktadır. Çocukların kavram ve düşünme becerilerinin gelişimi açısından baktığımızda, bu diller birbirlerine bağlıdır. Dillerarası aktarım iki yönlü olabilmektedir: Okulda anadili desteklendiği zaman (örneğin çiftdilli bir eğitim programıyla), çocukların çoğunluğun dilinde öğrendikleri kavramlar, dil ve okur-yazarlık becerileri anadillerine aktarılabilmektedir. Kısacası, eğitim ortamında çocukların her iki dile de erişimine izin verildiği sürece bu iki dil birbirini besler.
3- Okulda anadilinin desteklenmesi sadece anadilinin gelişimine değil çocukların okuldaki çoğunluk dilindeki becerilerinin gelişmesine de katkıda bulunur. Bu bulgu önceki bulguların ışığında değerlendirildiğinde hiç de şaşırtıcı değildir: (a) Çiftdillilik çocuklara dilsel kazanımlar sağlar. (b) İki dildeki beceriler önemli ölçüde birbiriyle bağlantılı ya da birbirinden bağımsızdır. Okulda anadilleri etkin bir şekilde öğretildiği zaman, çiftdilli çocuklar daha başarılı olur ve uygun koşullarda ikinci dilde okur-yazarlıkları gelişir. Tam tersine, çocukların anadillerinde konuşmaları yasaklanır da, bunun sonucunda anadillerini unuturlarsa, öğrenme için temel oluşturan kişisel ve kavramsal dayanaklardan yoksun kalırlar.
4- Okulda azınlık diliyle öğretim yapmak çocukların okuldaki çoğunluk dilinde akademik gelişimlerine zarar vermez. Bazı eğitimciler ve ana babalar çiftdilli eğitim ya da anadille öğretim programlarına bu programların okuldaki çoğunluk diline zarar vereceğini düşündükleri için şüpheyle yaklaşmakta. Örneğin, öğretim süresinin yüzde 50’sinin çocuğun anadilinde, yüzde 50’sinin ise okuldaki çoğunluk dilinde yapıldığı çiftdilli bir programda, çocukların okuldaki çoğunluk dilini öğrenmeleri kaçınılmaz bir şekilde engele mi takılmış olmaktadır? Dünyanın birçok yerinde yürütülmüş eğitim araştırmalarının en güçlü olarak ortaya koyduğu bulgulardan biri ilkeli bir şekilde uygulanan çiftdilli programların azınlık dilinde okur-yazarlık ve alan bilgisini desteklediğini ve bunun çocuğun çoğunluk dilindeki gelişimine herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığını göstermiştir. Avrupa içinde, Belçika’da ilkokul çocuklarının üç dilde (kendi anadilleri, Felemenkçe ve Fransızca) konuşma ve okur-yazarlık becerilerini geliştiren Foyer programı çiftdilli ve üçdilli eğitimin faydalarını açıkça ortaya koymaktadır.
Yukarıda özetlenen araştırma bulguları sayesinde bu tür bir eğitimin nasıl gerçekleştiğini anlayabiliyoruz. Çocuklar bir azınlık dili (örneğin evlerinden konuşulan dil) aracılığı ile müfredat konularını öğrendiklerinde, yalnızca dar anlamda bu dili öğrenmezler, aynı zamanda çoğunluk dilini kullanabilmeleri için eşit şekilde gerekli olan kavramları ve zihinsel becerileri de öğrenirler. Anadillerinde saatleri söylemeyi bilen öğrenciler zaman kavramını anlarlar. İkinci dilde (örneğin, çoğunluk dili) saatleri söyleyebilmek için zaman kavramını baştan öğrenmeleri gerekmez; yalnızca nesnelerin yeni isimlerini ya da daha önce öğrendikleri zihinsel beceri için gerekli olan basit bilgileri öğrenmeleri gerekir. Benzer biçimde, daha ileri düzeylerde, bir yazılı metnin ya da hikâyenin ana fikrini ayrıntılardan ayırt edebilme, fikirleri olgulardan ayırt edebilme ve bir hikâye ya da tarihsel anlatımdaki olay örgüsünü çözebilme gibi bilimsel becerileri ve okuma- yazma becerileri bir dilden öteki dile aktarılacaktır.
5 - Çocukların anadilleri kırılgandır ve okulun ilk yıllarında kolaylıkla yok olabilir. Birçok insan çiftdilli çocukların okulun ilk yıllarında çoğunluk dilinde iletişim becerilerini ne kadar çabuk “kaptıklarına” (bu çocukların bilimsel dil becerisine sahip olup da, çoğunluk dilini anadilleri olarak konuşanlara yetişmesi çok daha uzun sürse de) hayret eder. Öte yandan, genellikle eğitimciler çocukların ev ortamında bile anadillerini kullanma becerilerini ne denli çabuk kaybettiklerinin pek farkında değildir.
Dil kaybının kapsamı ve hızı okulda ve mahalledeki belli bir dil grubundan gelen ailelerin yoğunluğuna bağlı olarak değişir. Anadili okul dışındaki ortamlarda yoğun olarak konuşuluyorsa, küçük çocuklardaki dil kaybı daha az olur. Ancak, dil grupları sayıca yoğun değilse ya da belirli bölgelerde “gettolaştırıldılarsa”, çocuklar okula başladıktan 2-3 yıl sonra anadillerinde iletişim kurma becerilerini yitirebilir. Anadilinde anlama becerilerini koruyabilseler de, akranları ve kardeşleriyle konuşurken ya da ana babalarına cevap verirken çoğunluk dilini kullanacaklardır. Çocuklar ergenlik çağına geldiklerinde, ana babalarıyla aralarındaki dil çelişkisi duygusal bir uçuruma dönüşür. Öğrenciler çoğunlukla gerek aile, gerekse okuldaki kültüre yabancılaşır – ki bu durumun sonuçları kolaylıkla tahmin edilebilir.
Dil kaybını azaltmak için, ana babalar güçlü aile içi dil politikaları benimsemeli ve çocuklarının anadillerini kullanacakları işlevleri (okuma, yazma) ve durumları (örn. anadilde oyun grupları kurma, anadilin konuşulduğu ülkeyi ziyaret etme vb.) artıracak olanaklar sağlamalıdır.
Öğretmenler de çocuklara birden fazla dil bilmenin değeri ve çiftdilliliğin önemli bir dilsel ve zihinsel değer olduğuna dair güçlü ve olumlu mesajlar vererek çocukların anadillerini korumalarına ve geliştirmelerine yardımcı olabilir. Çocukların dil farkındalığını geliştiren ve sınıfta konuşulan dillerin paylaşıldığı sınıf içi projeler başlatabilirler. Örnek verecek olursak, öğretmen sınıftaki çocukların çokdilliliğini araştırır; dil becerilerini takdir ederek onları teşvik eder. Her gün bir çocuk evde konuşulan dilden sık kullanılan bir kelimeyi sınıfta söyler ve tüm öğrenciler, öğretmenleriyle birlikte bu kelimeyi öğrenir ve üzerinde tartışır.
6- Çocuğun dilini reddetmek çocuğun kendisini reddetmek demektir. Dolaylı ya da dolaysız olarak okuldaki çocuklara “Dilinizi ve kültürünüzü okulun giriş kapısında bırakın” mesajı iletilirse, çocuklar aynı zamanda kimliklerinin çok önemli bir parçasını da okul kapısında bırakmak durumunda kalır. Bu şekilde reddedildiklerini hissettiklerinde, sınıf-içi öğretime fiilen ve güven duyarak katılımları daha az olacaktır. Öğretmenlerin çocukların dilsel ve kültürel çeşitliliğini edilgen bir şekilde kabul etmeleri yeterli değildir. İnisiyatifi ele almaları ve okulun çeşitli yerlerine okulda konuşulan çeşitli dillerde altyazılı fotoğraf ve resimler koyarak, çocukları okuldaki çoğunluk diline ek olarak kendi anadillerinde de yazmaya teşvik etmeliler. (örn. çocuklar çiftdilli hikayeler yazabilir ve bu hikayeler basılabilir) Çocuğun dilsel ve kültürel deneyimlerinin bütünsel olarak etkin şekilde kabul edilip onaylandığı bir öğretim atmosferi yaratarak çocukların dilsel kimliklerini onaylayan girişimlerde bulunabilirler.
7- Gelecek için dinamik bir kimlik şekillendirmek. Eğitimciler bulundukları bölgedeki çocukların ve toplulukların dilsel ve kültürel birikiminin okul içindeki tüm ilişkilerde güçlü bir şekilde geçerli olduğu dil politikaları geliştirir ve müfredatlarını bu yönde hazırlarlarsa, bu toplumda farklılıklara karşı var olan olumsuz davranışlara ve ayrımcılığa karşı bir tavır alındığı anlamına gelir. Okul, baskıcı iktidar ilişkilerin dayattığı eğitim anlayışının aksine, çiftdilli çocuklara toplumda kim oldukları ve kim olabileceklerine dair olumlu ve onaylayıcı bir ayna tutar. Eğer biz eğitimciler tüm çocuklar için geçerli olduğuna inandığımız aşağıdaki hususları uygulamaya koyarsak, çokdilli çocuklar kendi toplumlarına da, küresel topluma da uyum sağlamakta zorlanmazlar.
- Çocukların ailelerinde kullandıkları dil ve yaşadıkları kültürün gelecekteki öğrenim hayatlarının temelini oluşturduğu ve bizim de bu temelin altını kazmak yerine eğitimi o temel üzerine inşa etmemiz gerektiği bilinci,
- Her çocuğun yeteneklerinin tanınması ve okul içinde destek görmesi hakkına sahip olduğu gerçeği.
Kısacası, toplumlarımızın kültürel, dilsel ve entelektüel sermayesi, kültürel ve dilsel olarak farklılık gösteren çocukları “çözülmesi gereken bir problem” olarak görmekten vazgeçtiğimiz ve onun yerine bu çocukların evlerinden okullarımıza ve toplumumuza kazandıracakları dilsel, kültürel ve entelektüel kaynakları gördüğümüz zaman önemli ölçüde artacaktır.
Prof. Dr. Jim Cummins
Toronto Üniversitesi, Müfredat, Öğretim ve Öğrenme Merkezi
_________
Not: Bu makale Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü DİSA tarafından hazırlanan "Önce Anadili" broşürleri dizisinde yayınlanmıştır