DİL MİLLETİN VARLIĞIDIR
Bîlal Nêribij
DİL NEDİR?
Dil (lisan), insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendine has kanunları ve kuralları olan ve ancak bu kurallar çerçevesinde gelişebilen canlı bir varlıktır. Dilin salt bir araç olarak görülemeyeceği dilin tıpkı diğer canlı vasıta ve organizmalar gibi belli kaideleri olduğu dilbilimciler tarafından dile getirilmiştir. Aynı zamanda bir toplumsal müessese olan “dil”, bir milleti ayakta tutan, onu var eden, anlamlandıran ve eriyip başkalaşmaktan kurtaran unsurların en başında gelir.
DİL CANLIDIR
Dil sadece basit bir anlaşma vasıtası değildir. “Asimilasyonla bir ulusun yıllarca birikmiş kültür hazinesi ortadan kalkar, yok olur.” (1)
Dil, canlı bir varlık olma özelliği hasebiyle, tıpkı diğer varlıklar gibi gelişmek ve yaşamak için uygun ortam ister. Bir dilin yaşamasını sağlayan en önemli unsur şüphesiz o dilin konuşuluyor olmasıdır. Dilin kendine ait bir varlığı olsa bile konuşulmayan bir dil artık ölü bir dildir. Hatta bazen “falanca dilin, son konuşan kişinin de ölmesiyle tarihe karıştığını” okuruz. Peki bu konuşma nasıl bir konuşmadır? Sadece evde konuşulan bir dil, zamanla evde de hakimiyetini yitirir. Öyleyse bir dilin gelişmesi ve hayatını idame ettirmesinin ideal şartı ait olduğu coğrafyanın her yerinde istisnasız bir şekilde konuşuluyor olmasıdır. Şehir-Köy, Kamusal-Özel alan ayırımı olmaksızın konuşulamıyorsa ve gün be gün çarşı pazar dili olmaktan da çıkıyorsa, o dil için tehlike çanları çalıyor demektir. Halihazırda Kürtçe'nin durumu da böyledir.
YAZI VE EĞİTİM DİLİ
Dilin yaşamasını sağlayan bir diğer unsur da “yazı dili” haline gelmesidir. Buna edebi dil de denilebilir. Şüphesiz yazı dili medeniyet ve sanat dilidir. Yazı dili aynı zamanda farklı konuşma dillerinin de standartlaşmasını sağlar ve konuşma dilinde ilerde olabilecek bozulmaları da önler. Dil yazılarak gelişir ve kendi kültürünün oluşmasına, taşınmasına, kalıcılaşmasına hizmet eder. Kürtçe'nin yazımı diğer dillere göre daha geç bir dönemdedir. Son yıllarda Kürtçe (Kurmanci, Zazaki) yayınların arttığı gözlemlenmektedir. Ancak Kürt nüfusunun oranına göre bunun çok az olduğu da aşikardır. Kürtçe üzerindeki baskılar bir yana bırakılacak olursa bu bir arz-talep meselesidir, okuyucu arttıkça yayınlar da artacaktır.
Bir dilin sağlıklı bir şekilde gelişmesinin önünü açacak ve onu yok olmaktan kurtaracak önemli bir unsur da “Eğitim Dili” olmasıdır. Buradan kastedilen dilin kendisinin eğitiminden öte o dil ile eğitim yapılmasıdır. Çünkü eğitim dilinin her zaman konuşma diline, onu asimile etme yönünden üstünlüğü ve eğilimi vardır. Bugün kendi dilinde eğitim ve öğretim imkanına sahip olmayan Kürt çocuklar, egemen dilin (Türkçe) eğitiminden geçerek açıkça bir asimilasyona tabi tutulmaktadırlar. Tek kelime Türkçe bilmeden girdiği bir okulu bitiren bir Kürt çocuk artık kendini Kürtçe ifade etmekte dahi zorlanır duruma gelebilmektedir. Bu asimilasyon süreci sadece dilsel değildir; egemen kültürün taşıyıcısı olan dil ile aynı zamanda kültürel ve dini olarak da asimilasyona tabi tutulabilmektedir. Üstelik yeni nesil Kürt çocukların bir bölümünün anadili dahi Kürtçe olamamaktadır. Kürtçe bilmeyen yeni bir Kürt nesil büyümektedir. Konuşma dili ne kadar güçlü olursa olsun, eğitim dilinin asimile edici gücüne karşı koyamamaktadır. Bugün Kürtçe açısından yaşanan da tam olarak budur.
ÇOK DİLLİ İNSANLIK
“Tek dil, tek bayrak, tek millet ve tek devlet” söylemi yok edici bir söylemdir. Bugün dünyada bunun yerine çok kültürlülük, çok dillilik, çok renklilik gibi çoğulcu bir anlayış gelişmiştir. Bugün değil dillerin, lehçelerin çoğulculuğu artık kabul görmüştür. “Modern eğitimciler yakın ağızları birleştirerek lehçelerle eğitim önerirler.”
Farklı dil ve milletler üzerinde asimilasyon politikası izleyenler, Allah'ın yeryüzüne koyduğu kanunlara da açıkça aykırı davranmakta ve insan fıtratını tahrip etmektedirler. Qur'an-ı Kerim'de “dillerin ve renklerin farklılığının Allah'ın ayetlerinden (delil, işaret) olduğu” belirtilmekte ve yine Allah, “insanları birbirlerini tanısınlar diye farklı milletler ve kabilelere ayırdığını” buyurmaktadır. (2) Yani Allah insanların (milletlerin) birbirlerini tanımalarını istemektedir, inkar etmelerini değil.
Dili ortadan kalkan bir milletin varlığının devamından söz edilmesi mümkün değildir. Dilin yok olmaması için dilimizle konuşmalı, yazmalı, düşünmeli ve üretmeliyiz.
(1) Amed Tîgrîs, Anadili Eğitimi ve Birden Fazla Resmi Dil, 2009
(2) Kur'an-ı Kerim: Rum 22, Hucurat 13