Hakkâri'de Bir Konferans
Van’a Doğru Uçarken
Hakkâri Üniversitesi Kürdoloji Konferansı’na (Konferansa Kurdolojiyê ya Zanîngeha Hakariyê) katılmak üzere 24 Mayıs günü İstanbul’dan havalandığımda hayli sevinçliydim. Sevincim, sadece böyle bir konferansın düzenlenmiş olması, konuşmacılardan biri olarak ona katılmam ve 5 gün boyunca Kürdoloji alanına giren onlarca konunun tartışılması değildi. Sevincimin bir nedeni de ülkemin bu yöresine ilk kez gidiyor olmamdı. Daha önceleri Van’a çeşitli kereler gitmeme rağmen Colemêrg’i görme fırsatım olmamıştı.
Şansımıza hava alabildiğine açık ve doğal olarak fırsat buldukça da aşağılara bakıyorum. Git, git, git; yol bitmeyecekmiş gibi geliyor insana. Oysa topu topuna iki saatlik bir yolculuktur yaptığımız. Derken sol yanım akmakta olan bir nehir ilişiyor gözüme. Bunun, Murat olduğunu bilmem zor olmuyor. En az 10 km. yüksekte olmamıza rağmen çok heybetli bir görünüşü var Murat’ın. Daralıp genişleyerek, bir yılanınkini andıran kavislerle ovaları, dar vadileri geride bırakıp ilerliyor kocaman bilge. Suyu da bulanık mı bulanık, dersiniz ki bir çamur deryasıdır akmakta olan. Ne de olsa dağlarında karların eridiği mevsimdeyiz Kürdistan’ın. Ona baktıkça geçmişe uzanıyor, tarihi düşünüyorsunuz; doğanın olağanüstü gücü, insana sunduğu olanaklar takılıyor aklınız ve tabi bir sevinç hatta bir gurur dalgası sarıyor içinizi. Ama bir yandan da erozyon denilen canavarı görüyorsunuz yürek sızısı hissederek. Kürdistan, her yıl bu sularla ne kadar toprak kaybediyor acaba, diye sormaktan alamıyorum kendimi.
Devamını okumak için tıklayınız>>>