zazaki.net
24 Teşrîne 2024 Yewşeme
Girdîya Karakteran : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
12 Nîsane 2011 Sêşeme 22:28

Kirmanckî'nin Gramer Yapısı

Murad Canşad

Sebahattîn Gultekîn'in "Ro Ser Zarawaya Kirmanckî Xebata Gramerî" kitabı geçen yılın (2010) son ayında İstanbul Kürt Enstitüsü tarafından çıkarıldı. İsmi biraz tuhaf dursa da kitabın, Kirmanckî (Zazakî) lehçesinin gramerine dair olduğu anlaşılıyor. Kitap Kirmanckî olarak hazırlandığından ayrı bir önem arz ediyor.

Bugün Kirmanckî'nin öğrenimine dönük gramer ve dil dersleri metoduyla Türkçe izahlı hazırlanmış on civarında kitap mevcuttur. Kirmanckî izahlı kitap sayısı ise azdır. Bunların ilki, Vate Çalışma Grubu tarafından hazırlanan ve 2005'te Vate Yayınevi tarafından çıkarılan Rastnuştişê Kirmanckî (Zazakî) kitabıdır. Sayın Gultekîn'in çalışması ise bu alanda, bildiğim kadarıyla ikinci eser olmaktadır.

Sayın Gultekîn'in çalışmasını sayfa sayfa değerlendirmenin mümkünü yok. Zira her sayfası önemli yanlışlar ihtiva etmekte; yanlışlar sayfa sayfa gösterildiği takdirde aynı ebatlarda ikinci bir çalışma ortaya çıkar ki benim de 136 sayfalık bir kitap hazırlamaya niyetim yok! Bunun yerine, bu yanlışlara sebep olan yaklaşımları ele alacağım. Bunları şöyle sıralayabilirim:

A- Temel tespitlerdeki yanlışlar
B- Gramer terimlerinin isimlendirilmesine dayalı yanlışlar
C- Gramer açısından kelime türlerinin kategorize edilmesindeki yanlışlar
D- Kirmackî'yi Kirdaskîleştirme (Kurmancî) temelli yanlışlar
E- Kendince gramer kuralları oluşturma temelli yanlışlar.

-A-

Sayın Gultekîn çalışmanın önsözünde Kirmanckî'de ağız sorununa el atmış, bazı tespitlerde bulunmuş. Önce "onlarca ağız var" demiş, sonra "genel olarak 4-5 ağız var" demiş, sonra da dört ağız ismi yazmış(1).

Bu konuda çeşitli tartışmaların olduğunu, üzerinde tümüyle ittifak sağlanan bir sınıflandırmanın olmadığını belirtmeliyim. Bir dilde ağızların oluşmasına yol açan tarihsel, toplumsal ve coğrafik faktörler vardır. Kırmanc (Zaza) toplumunun tarihini, toplumsal yapısını, yaşadığı coğrafyanın özelliklerini göz önünde bulundurmadan ağızlar konusunda doğru bir tespite ulaşılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu konuda her bölgesel farkı ağız olarak adlandıramayacağımız da açıktır.

Milazgir taraflarından gelip Dara Hênî, Pali, Xarpêt üzerinden Meletî taraflarına giden Murat Irmağı... Irmağın kuzeyinde Alevi Kırmanclar, güneyinde Sünni Kırmanclar... Kuzeyi 600 yıl boyunca Çemişgezek merkezli Melkişîler yönetmiş, güneyi 600 yıl boyunca Gêl merkezli Mirdasîler... Melkişîler Safevî taraftarlığını yapmış, Mirdasîler Osmanlı taraftarlığını... Osmanlı'dan güç alan güneyliler daha fazla hakim hale gelmiş, ırmağın kuzeyindeki bazı bölgeleri de ele geçirmiş. Cumhuriyetin ilk yıllarında idari sistem değiştirilince (Dara Hênî'nin il statüsünün lağvedilip Çewlîg'in il yapılması gibi) güneyden önemli bir nüfus ırmağın kuzeyine yerleşmiş.

Öz olarak; çok karmaşık bir durumla karşı karşıya değiliz. İki ağız var: Alevilerin konuştuğu kuzey ağzı (fekê corî), Sünnilerin konuştuğu güney ağzı (fekê cêrî)...

-B-

Sayın Gultekîn yine çalışmasının önsözünde Kırmanckî'de eşanlamlı kelimelerin fazla olduğunu, bunun dilde zenginlik yarattığını; fiiller açısından var olan aynı durumun ise bozulma yarattığını belirtiyor. Bu tespite katılıyorum; doğrudur. Fiiller birkaç fonksiyona sahip kelimelerdir; isim, sıfat, zarf vb. olabilmektedir. Her fiilden birkaç isim türetilmektedir. Bu durum ortak standart dilin oluşumunu bir noktadan sonra olumsuz etkilemektedir.

Aynı olguya gramer terimleri açısından bakalım. Sayın Gultekîn, gramer terimleri konusunda Vate Çalışma Grubu'ndan ve bazı hocaların çalışmalarından istifade ettiğini belirtiyor.

Vate Çalışma Grubu, bir konferansında bu konuyu ele almış, Kırmanckî açısından gramer terimlerini isim olarak standartlaştırmıştı. Bu çalışma grubunun çalışma usulü ve nasıl bir bileşimden meydana geldiği biliniyor. Sayın Gultekîn istifade ettim diyorsa da öyle olduğu kanısında değilim. Kullandığı gramer terimlerinin bir kısmını Kırdaskî’den birebir çevirmiş, bir kısmını ise masa başında kendisi oturup oluşturmuş.

Kısa bir mukayese yaparsak:

Vate                           S. Gultekîn     

Herfe                     Tîpe                       (harf)
Vengin                   Vengîn                   (sesli)
Cewab                   Verpers                           (cevap)
Zemîr                    Caname                           (zamir)
Sifet                      Hevalname            (sıfat)
Zerf                      Hevalkar                 (zarf)
Edat                      Daçeke                  (edat)
Kardar                   Bargen                   (yüklem)
Temamkar              Mirdker                  (tümleç)
Ante (2)                 Tewênaye (3)        (bükünlü)

Diyelim ki Sayın Gultekîn, Kemalizmden ve Öztürkçecilerden etkilenmiş, Arapça kökenli kelimelere kıl oluyor! Peki kardar'a niye bargen deme ihtiyacı duyuyor? Neden temamkar'a mirdker diyor? Çünkü Kirdaskî'de têrker'dir, mirdker desin ki oraya uydursun!

Peki. Eline kalem alan herkes kendi kafasına göre terim yaratırsa, Kirmanckî'yi ille de bir yerlere uydurmaya çalışırsa ne olur? Madem kendi kafamıza göre terim yaratacağız; ben hevalname, hevalkar gibi terimleri doğru bulmuyorum! Embezname derim, embazkar derim. Kirmanckî'de ağırlıklı olarak embaz diyorlar, heval demiyorlar.

Sayın Gultekîn, eşanlamlı fiillerin çokluğunu dilde xeripyayiş olarak belirtmiş. Peki, onun bu yaptığına ne diyelim? Bu da xeripnayiş değil midir?

-C-

Sayın Gultekîn, gramer açısından 10 kelime türünün (takı, isim, zamir, sıfat, edat, zarf, fiil, sayı(lar), ünlem, bağlaç) olduğunu belirtmiş ve bu kelime türleri üzerinden çalışmasını yürütmüş.

Gramerde kaç türlü kelime var?

Bu soru ile 2500 yıl öncesinden uğraşıldığı belirtilmektedir. Bu konudaki sınıflandırma Platon ve Aristo'ya kadar gerilere gider. İlk net sınıflandırmayı Yunanlı gramerciler yapmıştır. MÖ 100'de Dionysius Thrax, kelimeleri 8 kategori (isim, zamir, sıfat, fiil, edat, zarf, bağlaç ve ünlem) olarak sınıflandırmıştır (4). Bugün gramer bu sınıflandırma üzerinden ele alınmaktadır.

Arapça'da ise kelimeler 3'e ayrılıyor: Fiiller, isimler ve edatlar.

Fiiller; hareket bildirir, zamanla ilgilidirler; isimler kendi başlarına anlam ifade eder, zamanla ilgili değildirler. Zamirler, sıfatlar, zarflar, bağlaçlar ve ünlemler isimlerin türleri olarak ele alınırlar. Edatlar, kendi başına anlam ifade etmeyen kelimelerdir (5).

Yunanlı gramercilerin yaptığı sınıflandırma üzerinden hareket edecek olursak; Sayın Gultekîn'in ayrı bir kelime türü olarak verdiği "sayılar" sıfatlar sınıfı içinde incelenir. "Takılar"ın ise kelime türüyle hiçbir ilgisi yoktur. Bir kere "takı'nın kendisi kelime değil ki ayrı bir kelime sınıfı oluştursun!

-D-

Kitabın adına bakalım: Ro Ser Zarawaya Kırmanckî. Neden ro ser? Kirmanckî'de ser o veya ser ro diye bir ifade var fakat ro ser diye bir ifade yoktur.

Kitabın ismini Kirdaskî ile yazalım: Li Ser Zarawaya Kirmanckî.

Anlaşılıyor ki burada Kirdaskî'nin li ser'i Kirmanckî'nin ser ro'suna denk düşüyor. Sayın Gultekîn hemen durumdan vazife çıkarmış, ser ro'yu bir çırpıda ro ser yapmış! Kirdaskî’ye uyduracak ya!

Kirdaskî'de li jêr, li jor deniyor. Kirmanckî'de ise cêr ro, cor ro deniyor. Sayın Gultekîn'e göre, aslında ro cêr, ro cor demek gerekiyor!

Aşağıdaki örneklere bakalım:

Men dirextha ra dust darem          (Farsça)
Ez daran ra hes kena                  (Kirmanckî)
Ez ji daran hez dikim          (Kirdaskî)

Sayın Gultekîn'in yaklaşımıyla gidersek; Ez daran ra hes kena kesinlikle yanlıştır, Ez ra daran hes kena demek gerekiyor! Bu da yetmez; Farsların da, Men ra dirextha dust darem demeleri gerekiyor!

Diğer bir edatın kullanımına bakalım:

di... de, yani Kirmanckî'deki biçimiyle de edatı...

de edatının Kirmanckî'nin en problemli kelimesi olduğunu belirtmeliyim. Bazı formlarını (deforme) yazarsam; di, dir, der, 'd, d', id, r'; (yardımcı fiille birleşince) r'o, r'a, r'e, do, da, dê.

Bu edatı daha iyi tanımak için Farsça ile mukayese yapalım:

der Dîyarbekîr          (Farsça)
der (Çewlîg)             (Farsça)
 
Dîyarbekir de           (Kirmanckî)
Çewlîg de                (Kirmanckî)
 
Görüldüğü gibi Farsça'da önedat iken Kirmanckî'de artedattır. Fakat son harfi (r) düşmüş. Kirmanckî'nin kuzey ağzında yardımcı fiille ilişkilendiğinde düşmüş olan "r" geri gelir.

O Dîyarbekir der o
A Çewlîg der a

Güney ağzının kimi bölgelerinde ise dir biçiminde kendini korumuştur.

Mi dir kitabê zazakî çin ê
Dewa ma dir gozêrî zaf ê

Kirdaskî'de bu edat, di... de biçimindedir ve Kirmanckî'nin güney ağzının kimi bölgelerinde bu form kullanılır. Fakat yaygın değil, sınırlı şekilde. Sayın Gultekîn bu formu alıp genel hale getirmiş. Çalışmasında baştan sona bu formu kullanmış.

Dili oldukça ağırlaştıran bu formun hiç gerekli olduğunu düşünmüyorum. Yarattığı hiçbir avantaj yok. Sağladığı bir kolaylık yok, herhangi bir yanlış anlaşılmanın önüne de geçmiyor. Okuma-yazmayı da son derece ağırlaştırıyor.

-E-

Sayın Gultekîn, kendi yaratımı olan bazı şeyleri gramer kuralı diye Kirmanckî'ye dahil etmeye kalkışmış. Yani masa başında terim yaratmayla yetinmemiş, gramer kurallarına da el atmış! Bunu özellikle ismi çoğul yapan eklerde ve çoğul isim izafe eklerinde yapmış.

Şunu belirtmek isterim ki Kirmanckî oldukça köklü bir dildir. Diğer Kürtçe lehçelere temel teşkil edecek kadar köklü... Son derece sade ve sistemli bir gramer yapısı vardır. Yapay kurallara ihtiyacı yoktur. Kimse kendine göre kural yaratıp Kirmanckî'ye dayatmamalı. Kimse bu hakkı kendinde görmemeli. Ne yazık ki Sayın Gultekîn bu yanlışa düşmüş.

1) Kirmanckî'de Çoğul Ekler:

Kirmanckî'de ismi çoğul yapan biri sade diğeri bükünlü olmak üzere iki ek vardır (Görüldüğü kadarıyla Kirdaskî'de sade haldeki ismin çoğul eki kaybolmuş, sadece bükünlü haldeki ismin çoğul eki kullanılmaktadır).

(sade haldeki ismin çoğul eki)
-an (bükünlü haldeki ismin çoğul eki)

Sayın Gultekîn kerta zafhumarî 'î' 'îy'a diyor (6). Bazı örnekler vermiş:

Dewijîy şiy paleyî
Embazîy amey dewa ma
Darîy bê awe wişk bîy
Min say(îy) werdîy   (7)

Soruyorum şimdi: neye dayalı olarak? Bu sonuca nereden ulaşmış? Klasik olsun, modern olsun kendi yazıları dışında, Kirmanckî'nin hangi eserlerinde rastlamış? Cümlelerine bakıyorum, Kirdaskî'deki bir kılam aklıma geliyor; Nan garis e, naçe xwar! Evet öyle. Nan garis e, naçe xwar!

Kirmanckî'de doğalında çoğul olan isimler var. Keşke Sayın Gultekîn bu isimleri biraz inceleseydi. Bu isimlerin tekil formları yoktur. Pek farkında olunmasa da aynı isimler Kirdaskî'de de var. İngilizcede de var; pants, glasses, tongs, pyjamas, sands vb.

Kirmanckî'den bazı örnekler:

Ardî: Un
Birenî: Doğum sancısı
Şelwarî: Şalvar
Alukî: Bademcik (bademcikler)
Bijangî: Kirpik (8)

Sayın Gultekîn bu isimleri biraz inceleyip ortak özelliklerini fark edebilseydi, buradan, sade haldeki ismin hangi ek ile çoğul hale geldiğini rahatlıkla görebilirdi. O zaman dewijîy, emhezîy, darîy, sayîy gibi acayip kelimeler yaratmaya "ihtiyaç" duymazdı.

2) Kirmanckî'de Çoğul İsim İzafe Ekleri:

Kirmanckî'de sade ve bükünlü olmak üzere, çoğul isimler için, iki ayrı izafe eki vardır.
 
-ê  (sade hal izafe eki)
-an (bükünlü hal izafe eki)

Sayın Gultekîn burada da kendini tutamamış, bir kalemde 'yi -êy yapıvermiş. Örnekleri şöyle:

Embazêy min amey dewe
Şîwaneyêy ma şiy pesar
Gedeyêy şima do ban ra bikewê
Dewijêy ma şariştan de gêrenê (9)

Aynı kılam aklıma geliyor. Na, welleh naçe xwar!

Öyle görünüyor ki 'nin Kirdaskî'de -ên olduğunu, son harfinin zamanla kaybolduğunu, bazı yörelerde hâlâ -ên biçiminde kullanıldığını fark edememiş. Fark edip  -ên biçiminde alsaydı, doğruya daha yakın olurdu.

Aslında Kirmanckî'de o, a, ê her tarafta kendilerini belli ettirirler ve 'nin çoğul isme ait olduğunu bağıra bağıra ilan ederler.

a) Yardımcı fiil olarak;

Embaz o         (erkek)
Embaz a         (kadın)
Embaz ê         (çoğul)

b) Sıfat izafesi olarak;

Embazo delal           (erkek)
Embaza delale         (kadın)
Embazê delalî          (çoğul)

c) Geniş zaman şahıs eklerinde;

Embaz saye weno    (erkek)
Embaze saye wena   (kadın)
Embazî saye wenê    (çoğul)

Kirmanckî 15 yıl öncesinden standartlaşma sürecine adım attı, bu süreç devam ediyor. Önemli avantajları var. Arada nüans olsa da bu lehçe ile yazan herkesin Latin alfabesini kullanması önemli bir avantaj. Korkunç bir asimilasyon süreci yaşamış olsa da siyasal sınırlarla bölünmemiş olması önemli bir avantaj. Dezavantajları da var... Kitle iletişim araçlarından faydalanamaması veya faydalandırılmaması önemli bir dezavantaj. Niyeti ne olursa olsun, bu hassas süreçte bir ekol gibi kendisini sunmaya çalışan, ortak çalışmalara gelmeyen ve standardizasyon çalışmalarını baltalayan çıkışların olması da önemli bir dezavantaj.

Bu sürece katkı sunması ve çalışmasını tekrardan gözden geçirmesi dileğiyle Sayın Gultekîn'i saygıyla selamlıyorum.

KAYNAKLAR:

(1) Gultekîn, Sebahattîn, Ro Ser Zarawaya Kirmanckî Xebata Grameri. Weşanên Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê, Stenbol 2010, s. 6
(2) Grûba Xebate ya Vateyî, Ferhengê Tirkî-Kirmanckî (Zazakî), Weşanxaneyê Vateyî, Îstanbul 2009
(3) Gultekîn, Sebahattîn, age, s. 10-11
(4) Palmer, Frank, Grammar, Penguin Books, London 1984, s. 55
(5) Akdağ, Hasan, Arap Dili Dilbilgisi, Tekin Kitabevi Yayınları, Konya 1997, s. 33-34
(6) Gultekîn, Sebahattîn; age, s. 27
(7) Gultekîn, Sebahattîn, age, s. 40
(8) Grûba Xebate ya Vateyî, Ferhengê Kirmanckî (Zazakî)-Tirkî, Weşanxaneyê Vateyî, Îstanbul 2009
(9) Gultekîn, Sebahattîn, age, s. 31

 

Makalenin alındığı kaynak: http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=8880&haberBaslik=Kirmanck%C3%AE'nin%20gramer%20yap%C4%B1s%C4%B1&action=haber_detay&module=nuce

Na xebere 6334 rey wanîyaya
ŞÎROVEYÎ
-ên
Mustafa Kizildogan
Zazacadaki "-ê" Izafet cogul soneki Kurmanci "-ên" ile alakasi yok. Kurmanci -ên soneki Sorani -an'in deforme edisdir, örnek:

Sorani: malanî baş = iyi evler
Kurmanci: malên baş

Zazakide zaten -an eki korunmustur, yani -ên sekili yoktur, örnek:

venganê rindekan = güzel sesleri.

Kurmancide sondaki Izafet soneki düsmüs ve -a sesi tipik bir sekilde -ên olmus. Kiyas:

Zazaki: vace, Kurmanci: bêje
17 Nîsane 2011 Yewşeme 15:22
rexne
mihemed asûtay
ama bir konuda da size katılmıyorum.kapsamlı bir sözlüğümüz yok ve acilen halledilmesi gereken bir mesele.ve de kelime üretilmesi gerekiyor şahsen sizin belirlediginiz arapca kelimler yerine tîp,caname,daçek gibi kelimeleri kullanmayi tercih ederim.ayrica kelime üretilmesi yönünden dilimiz cok fakir oldugu icin..! kirdaskî kelimeler kullanmaya mecbur kalıyoruz ve siz bunu cok agır eleştirmişsiniz cok haklı oldugunuzu sanmıyorum bu konuda...
13 Nîsane 2011 Çarşeme 14:43
şîrov
mihemed asûtay
evet belli bir grup calişması olmadan kimsenin kendi başına ve kendi kurallarına göre gramer yapısı oluşturması doğru degil. ama vate calışma grubunun bu ikilikleri bir an önce halledip sonuca kavuşturması gerekiyor yılda iki toplantıyla ne kadar hızlı ilerlenebilir ki .kendi imkanlarımla gramer yapısını ögrenmeye calışıyorum ama çogu gramer kitabı agızları bile farklı.daha dogrusu hangi kaynaktan ögrenecegimi bile bilmiyorum .vate grubunun evet budur tamamdır diyecegi bir gramer kitabı var mı acaba?
13 Nîsane 2011 Çarşeme 14:33