Kürt dili tartışmaları: Kirmanckî (Zazaca)
Dilin canlı bir varlık olması, zaman ve değişen coğrafik şartlar içinde dilin değişimini-gelişimini zorunlu kılmıştır. Böylece dil, dışsal nedenlerden dolayı kendi doğasına uygun olarak gelişmeye başlar ve kendi içinde çeşitlenir. Diller, duruma göre tek bir koldan gelişebileceği gibi farklı alt dallara da ayrılabilir. İşte tam olarak tespit edilemeyen bir zamanda genel dilden ayrılıp gelişmeye başlayan konuşma sistemlerine lehçe diyoruz. Bugün dünya üzerinde konuşulan her dilin çeşitli lehçeleri mevcuttur. Kimi dillerde lehçe, genel dilden çok farklılaşmayabilir ama kimi dillerde genel dilin lehçeleri arasında büyük farklar oluşabilir. Bunun nedeni genel dilde oluşmaya başlayan lehçelerden bazılarının çok hızlı gelişmesidir. Böylece lehçeler arasında anlaşılabilirlik azalabilir. Bu konuda Prof. Dr. Doğan Aksan da “Lehçe, aynı dilin değişik alanlarda ve yerine göre, değişik çağlarda, yine aynı toplum tarafından konuşulan değişik biçimidir. Lehçelerden kimisi zamanla dilden o kadar ayrılabilir ki, ilk bakışta, ayrı bir dil izlenimi verebilir” diyerek buna dikkat çekiyor. Burada yeri gelmişken şunu da belirtmeliyiz ki dil ve lehçe ayrımlarında genel kabul gören bir yaklaşım söz konusu olmamakla birlikte sadece bu konuda düşünce sistemleri vardır. Dil ve lehçe ayrımı yapılırken çoğu zaman bir kanıtlamaya gidilmez, sadece farklı görüşlerin dile getirilmesi söz konusudur.
Bugün Türkiye’de özellikle Kürtçe üzerinden dil ve lehçe ayrımı üzerinde tartışmalar devam ediyor. Özellikle Kürtçe üzerindeki baskıların ve yasaklamaların azalması ve çeşitli üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması farklı tartışmaları beraberinde getiriyor. Akademilerin yanında devlet erkinin de dil-lehçe konularında fikir beyan etmesi siyasi bir duruşun oluşmasına neden olmaktadır. Türkiye’de Kürdoloji’nin ilk kurulduğu üniversite olan Artuklu Üniversitesi akademisyenleri birkaç yılda büyük çalışmalara imza attılar. Kürtçenin standartlaştırılması, Kürt folkloru ve edebiyatına ait derlemeler ve gramer çalışmaları konusunda yetkin eserler verdiler. Bunun dışında Bingöl ve Tunceli’de kurulan üniversitelerin kadro ve nitelik bakımından yetersizliğine rağmen ön plana çıkarılması dikkat çekicidir. Öyle ki eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Bingöl Üniversitesinde bir konferansta Artuklu Üniversitesi akademisyenlerinin kendisini yanılttığını söyleyip Kirmanckîyi (Zazaca) Kürtçeden ayrı bir dil olarak okutacaklarını söyledi. Bunun üzerine haklı olarak Bingöl’de hangi amaçla Zazaca üzerine bir kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığı sorgulanmaya başladı. Bugünkü Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da bir televizyon programında Kürtçe anadilde eğitim meselesi kendisine sorulduğunda bu konuda yanlış algı yaratmaya çalıştığı görülmüştü.
Bilindiği üzere Artuklu Üniversitesi Kirmanckîyi Kürtçenin lehçesi olduğunu tarihsel ve dil bilimsel verilere dayanarak dile getiriyor. Buna karşın Tunceli ve Bingöl üniversiteleri, Kürtçeyi tarihsel bağlamından koparıp ses farklılaşmalarına ve lehçeler arasında anlaşılabilirliğe bakarak Kirmanckînin Kürtçe olmadığını dile getiriyorlar. Burada Kirmanckînin farklılaşıp bir dil olma yoluna girdiği değil, özellikle Zazaların (Kirmanc) Kürt olmadıkları mesajı veriliyor. Oysa sosyo-kültürel bir yaklaşım benimsenmeden ya da tarihsel dil bilim bakış açısıyla bakılmadan sadece fonetik farklılaşmalar üzerinden dili tartışmak yetersizdir. Bu anlamda Türkiye’de Kürdolojinin daha kurumsallaşmaması ve siyasi atmosfer, bu konuda doğru bir metodolojinin yaratılmasını engellemekte ve terimsel karmaşaya neden olmaktadır.
‘Zazaca nedir, ne değildir?’
Bugün özellikle Kirmanckînin Kürtçe genel dilin bir lehçesi olmadığını savunanların verileri eksik ve/ya yanlıştır. Buna rağmen bu görüşü savunanlar her defasında “Zazaca konusundaki akademik görüş de son derece nettir, Zazaca ayrı bir dildir” diyerek olayı çözmüş gibi görünüyorlar. Oysa bahsettikleri akademik çalışmalara bakıldığında durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. Bu konuda Bingöl Üniversitesinden Murat Varol’un “Zazaca nedir, ne değildir” (Zaman, 20.01.2013) başlıklı makalesi eksik ve tahrifatlarla doludur. Öncelikle dil üzerinde çalışmalar yapılacaksa dilbilimin farklı yaklaşım biçimleri iyi bilinmelidir. Çünkü bir dil, sadece fonetik açıdan değerlendirilemez. Bunun yanında tarihsel köken, sosyo-kültürel yaşam ve ortak edebi bir gelenek yaratmaya da bakılmalıdır. Yukarda da belirttiğim gibi genel dilin lehçeleri arasında farklılaşma olağan bir durumdur. Bugün Kürtçede de lehçe sürekliliğine göre coğrafik açıdan yakın lehçelerin anlaşabildiğini ama uzaklık arttıkça anlaşılabilirliğin azaldığını görmekteyiz. Öyle ki bazen aynı lehçeyi konuşanların bile anlaşmakta zorlandığını, sadece Kürtçede değil, tüm dillerde görmekteyiz. Bugün Türkçenin lehçeleri arasında da anlaşabilirlik çok azdır, hatta bazı lehçelerin hiç anlaşılmadığını biliyoruz. Varol da bunun üzerinden Türk lehçelerine Kazak dili, Özbek dili vb. adlandırmaları sayarak Kirmanckîye de dil denilmesi gerektiğini söylüyor. Burada belirtilmelidir ki Türk lehçelerine “dil” denilmesi terminolojisini oluşturanlar Ruslardır ve amaç bellidir. İkincisi Türkçenin lehçeleri nasıl adlandırılırsa adlandırılsın hepsi genel Türkçenin kolları olarak kabul edilir.
Kimliği ‘Kirmanc’, dili ‘Kirmanckî’
Kirmanckî Kürtçesi ele alınırken özellikle Zaza Kürtlerinin kendi adlandırmalarına ve komşu milletlerin adlandırmalarına bakmamız gerekiyor. Bilindiği üzere Türk, Arap ve diğer kaynaklarda Zazalar bir Kürt grubu olarak ele alınıyor. Ki “Zaza” adlandırması da yeni olmakla birlikte Türkler tarafından yapılmış bir adlandırmadır. Her ne kadar farklı adlandırmalar olsa da genel olarak Zazaların kendilerine “Kırd, Kırmanc” dediğini ve bu adlandırmanın Kürt sözcüğüne işaret ettiğini biliyoruz. Buna karşın bir Kürt aşiret ismi olan Zaza sözcüğü bugün dilbilimsel açıdan yerleşmiş bir terimdir. Kürtler ve Kürtçe üzerine çalışmaları olan Martin Von Bruinessen “Kürtlük, Türklük, Alevilik” kitabında “Zazaların ve Goranların Kürtler arasına dahil edilmesi modern Kürt milliyetçiliğinin bir buluşu değildir (s. 10)” dedikten sonra 16. yüzyıl Kürt yazarı Şeref Han Bitlisi, 17. yüzyıl gezgini Evliya Çelebi ve 14. yüzyıl mutasavvıflardan Celaleddin bin Yusuf el-Kurani et-Yemlici el-Kurdi’nin Zazaların Kürtlüğünden bahsettiğini dile getirir. Hatta bugünkü şekliyle "Zaza" sözcüğünün ilk geçtiği kaynak olarak Eviya Çelebi'nin Seyahatname'si gösterilir ve Evliya Çelebi "Ekrad-ı Zaza (Zaza Kürtleri)" ifadesini kullanır. Buna karşın bugün Varol, 1899’da basılan ilk Zazaca metin olan Ehmedê Xasî’nin Mewlid-i Nebi’si için Maarif Vezaretinden gönderilen yazıda “Zaza lisanı” yazıldığını dile getirmekle yetiniyor. Oysa Maarif Vezareti “Zaza lisanı muharrer Kürdçe Mewlid-i Şerif” ibaresini kullanıyor. Daha önemlisi Ehmedê Xasî kendi mevlidi için “temam bi viraştişê Mewlidê Kirdî” diyor.
Yabancı bilim adamlarının adlarını arka arkaya sıralayan ve bunların “Zazacanın Kürtçe olmadığı”nı kanıtladığını dile getiren Varol, bunda da yanılmaktadır. Makalede adı geçen Zazaca üzerine ilk çalışmaları yapan Peter Lerch’in Kirmanckîyi ayrı bir dil gördüğü yönünde bir algı yaratılmaya çalışılsa da Lerch’in böyle bir kanıtlaması yoktur. Her ne kadar Lerch, Kürtçenin lehçeleri arasındaki farklılıklara değinse de “Kürtçenin Kurmancî ve Zaza lehçeleri” ifadesini kullanır. Aynı şekilde Lerch’in yaptığı Zazaca bir derlemede Nêribli Xalef Ağa askerlerine “ma pêrû conmirdê Kirdan î (Biz hepimiz Kürd yiğitleriyiz)” diye seslenir. Oskar Mann da kesin bir sonuca varmaktan ziyade Siverek dolaylarında duyduğu Dımıli adının Deylem sözcüğüyle ilişkili olabileceğine dair olasılıkları yazmıştır. Bu konuda tezine delil olarak Varol her ne kadar Minorsky’yi gösterse de bütüncül bir şekilde ele aldığı söylenemez. Çünkü Minorsky ilk başta Zazacayı Kürtçenin bir lehçesi sayarken daha sonra bu düşüncesini değiştirmiş ama “Kürtlerin Torunları Kürtler” makalesinde Zazaların diğer Kürt gruplarına çok yakın olduğunu dile getirip “Lehçeleri asıl dilden bir hayli farklıdır” derken Zazacanın Kürtçenin lehçesi olduğuna işaret etmektedir. Yine Muhammed Emin Zeki Beg’in Kürtler ve Kürdistan Tarihi kitabında düşülen bir dipnotta “Aslında Minorsky’nin Kurdi: Zametki i vpeçatliniya adıyla 1915 yılında Petrograd’ta yayınlanan kitabında, Kırmancca (Zazaca) konuşan Kürtlerin, Kürt olmadıkları şeklindeki görüşlere karşı çıktığı ve lehçeler arasında var olan farklara rağmen bunların Kürt olduklarını açık bir şekilde dile getirdiği biliniyor (s. 64)” bilgisi veriliyor.
Makalede her ne kadar Prof. Dr. J. Gippert’in Zazacanın Kürtçe olmadığını savunduğu dile getirilse de Gippert’in “Zazacanın Tarihsel Gelişimi” makalesi okunduğunda orada bir kesinlikten bahsedilmediği görülecektir. Gippert, Orta İrancadan kelimeleri Zazaca kelimelerle karşılaştırıp paralellikler bulmaya çalışır. Ki ele aldığı sözcüklerin diğer Kürt lehçeleriyle de paralellikleri kısmen bulunuyor. Bundan hareketle Gippert, Zazacayı Kuzeybatı İrani diller kategorisine koysa da (ki zaten Kurmanci lehçesi de bu gruptadır) makalesinin sonunda farklılıkların fazla olduğundan ve bu konuda hüküm vermek için mevcut kaynakların yetersizliğinden bahseder. Bu konuda Artuklu Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Kadri Yıldırım da bana P. Lerch'in çağdaşı olan F. Müllerin de bir eserinde "Zaza Dialekt der Kurdensprache" başlığını kullandığını söylemişti ki bunu "Kürt Dilinin Zaza Diyalekti" olarak çevirebiliriz. Buna ek olarak Yıldırım, Cladius James Rich'in 1836 yılında yazdığı “Narrative of Residence in Kurdistan” adlı çalışmasında "Burada yaşayan Kürtlere Zaza adı verilmektedir" ifadesini kullandığını aktarmaktadır. Bugün de "Annals of Human Genetics" dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları da Zazaları genetik açıdan bir Kürt grup olarak değerlendirmektedir.
Sonuç olarak Zazaların kendilerini tarihsel olarak Kird/Kirmanc olarak nitelendirmesi, komşu halkların Zazaları Kürt olarak anlatması ve Soane, Peter Lerch, F. Müller, Lecoq, F.C. Andreas, Izady, Ziya Gökalp ve birçok bilim adamı Zazacayı Kürtçe genel dilin bir lehçesi sayması dikkate alınmalıdır. Makalede Zazacanın müstakil bir dil olduğunu kanıtlamak için isimleri internet ortamından bulunup yazılan bilim adamlarının eserleri okunup bütüncül bir değerlendirme yapılmalıydı. Çünkü Joyce Blau gibi kimi bilim insanları Zazacayı bir dil olarak görse de Zazaların Kürt oluşunu inkar etmez. Burada tarihi dilbilimsel bir yaklaşım sergilenebiliyor. Zazacayı, Kurmancî lehçesine olan farklılıklarından dolayı Kürtçe genel dilden koparacak olursak o zaman Soranî lehçesini de ayırmamız gerekecek. Ama biliyoruz ki Soranî lehçesini konuşanlar kendilerini Kürt olarak adlandırıyorlar. Ki bu lehçeler arasında kurallı olarak işleyen ses denklikleri ve lehçe sürekliliği de söz konusu lehçelerin Kürtçe genel dilin birer kolları olduklarını gösteriyor. Bu anlamda Zazaca üzerine tartışmalar sürerken tarihi belgeler ve sosyo-kültürel adlandırmalar göz önünde bulundurularak daha bütüncül sonuçlar çıkarılmalıdır. Her ne kadar Varol, kendince bilimsel bir sonuca varıp Zazacanın bir Kürt lehçesi olmadığını, Zazaların da Kürt olmadığını kanıtladığını (!) sansa da yukarıda bir kısmı verilen bilgilerin farklı şeyler söylediği ortadadır.
________________
Kaynak: http://www.yuksekovahaber.com/yazi/kurt-dili-tartismalari-kirmancki-zazaca-3638.htm
Dostaca kalin
Ersin serif
Isvec