“Kürt-Zaza” Ayırımı Yeniden Sahneleniyor
“Osmanlı’da oyun bitmez” misali, Türk siyasetinde de yeni argümanlar denemenin, yeni oyunlar sahnelemenin ardı arkası gelmiyor. Temcit pilavı gibi ısıtılıp habire Kürtlerin önüne konulan olgu bir kez daha siyaseten deneniyor. “Zazaların Kürt olmadığı” politik bir argüman olarak tekrar öne çıkarılıyor.
Bu yılın Nisan ayında bir panele dinleyici olarak katılmış ve panel sonrasında görüşlerimi, “Bir diğeri olabilmenin dilcesi...” başlığıyla İlke Haber sitesine yazmıştım.
Kırmancki lehçesinin üç saygın isminin, Malmisanıj, İhsan Espar ve Deniz Gündüz’ün konuşmacı oldukları panel sonrasında kaleme aldığım yazıda devlet eliyle gayri bilimsel tartışılan ve bilinçli olarak çarpıtılan “Kürt-Zaza ayrımına” dikkat çekmiş, şunları söylemiştim:
“Tunceli ve Bingöl üniversitelerinde ısrarlı bir biçimde Kırmanckinin Kürtçenin bir lehçesi olmadığını ispat etmeye dönük çalışmaların yürütülmesi, hayra alamet çalışmalar değil. Devlet olanaklarından yararlanarak Zazaları Kürtlerden ayrı bir millet gibi göstermek isteyen ‘akademisyenler’, bu meramlarını dil üzerinden ispat etmeye çalışıyorlar.”
Zazaların Kürt olmadığını iddia edenler, en nihayetinde meramlarını Milli Eğitim Bakanı’na da söylettiler.
Biliyorsunuz Bakan, geçtiğimiz günlerde meramı Zazacılık olan ve bunu dil üzerinden yapmak isteyenlere şu müjdeyi vermişti: “Biz bu yıl Zazaca ile ilgili eğitimi açarken Kürtçe'nin bir versiyonu gibi düşünmüştük. Daha doğrusu kitabı hazırlayanlar öyle düşünmüşlerdi ve biz onların uzmanlığına güvenmiştik. Ama önümüzdeki yıldan itibaren ders kitaplarımızı yazarken Kürtçe'nin bir başka versiyonu veya lehçesi gibi değil Zazaca'yı ayrı bir dil olarak sizlere sunacağız...”
Ne Bingöl veya Tunceli üniversitelerinde yürütülen ‘bilimsel’ çalışmalar, ne de Bakan’ın söyledikleri, daha önce de çokça yazıldığı gibi hayra alamet çalışmalar değil.
Deyim yerindeyse, tekrardan yaşama geçirilmeye çalışılan kirli siyasetin ipuçlarıdır.
Elbet bir Kurmanc olarak bu konuda ahkam kesme hakkını kendimde görmüyorum. Ama şurası çok açık: “Malmisanıj’dan Deniz Gündüz’e, Munzur Çem’den Roşan Lezgin, Seid Veroj’dan İhsan Espar’a birçok Zaza araştırmacı, dil bilimci, ikileme yer bırakmayacak net ve somut ifadelerle Kırmanckinin Kürtçenin bir lehçesi olduğunu ve bu lehçeyi konuşanların da Kürt olduğunu uzun yıllardır ısrarla yazıp çiziyorlar; konu ile ilgili detaylı araştırmalar yayınlıyorlar. Bunların dayanakları, kendilerine ‘akademisyenim’ deyip bilim ve etik dışı çalışmalara imza atanlardan çok daha sağlam.”
Tam burada sözü Zaza araştırmacılarından birine, aynı zamanda bir dilbilimci olan Roşan Lezgin’e bırakalım. Roşan Lezgin, Bakan’ın söyledikleri üzerine şunları yazdı, geçenlerde:
“Türk devleti, şimdiye kadar varlıklarını inkâr ettiği, dil ve kültürleriyle birlikte yok etmeye çalıştığı Kürtlerin, şimdi de heterojen toplumsal yapılarını kullanarak yeni politikalar denemeye, yani bu kez de Kürtleri ayrıştırmaya, Kürtlerde kimlik kayması/karmaşası yaratmaya çalışıyor. ‘Zazaca ayrı bir dildir’ derken ‘Zazalar Kürt değildir’ demek istiyor. Böylece Kürt toplumsal gruplarını birbirinden ayırma, birbirine düşürme hazırlıkları yapıyor. Biz bunu böyle algılıyoruz.”
Zazalar ve Zazaca ile ilgili bunca çalışma yapan saygın isimlere, bu çalışmaların güvenirliğine dikkat çekince milliyetçilikle suçlanıyoruz.
Olsun!
“Vız gelir tırıs gider” misali ‘milliyetçilikle’, hatta ‘faşiste yakın’ olmakla suçlanmamız bile önemli değil...
Ama şu önemli:
“Her Kürdün, en azından Kürt yazar ve siyasetçilerinin tüm lehçeleri konuşma ve yazma konusunda gayretlerinin olması gerektiğinin artık altı çizilmeli. Birilerinin Kürtleri lehçeleri üzerinden vurma niyetine karşın, Kürtler de gerektiğinde Kurmanc, Soran, Lori, Goran veya Zaza da olabilmeli...”
___________
Kaynak: Evrensel gazetesi