Roşan Lezgîn İle Zazaca Kürtçesi Üzerine
Çıra Kültür ve Sanat Derneği'nin düzenlediği, derneğin salonunda, 20.06.2009 günü saat 16.00'da başlayıp 18.30'a kadar devam eden söyleşide yazar Roşan Lezgîn, “Zazaca Kürtçesi'nde Edebi Çalışmalar” konulu bir konuşma yaptı. Dinleyicinin aktif katılımıyla süren söyleşide Zazaca Kürtçesi ve Zaza Kürtleri ile ilgili birçok konuda doyurucu bir sohbet gerçekleşti. Dinleyicilerin çoğunluk istemiyle Kurmancî Kürtçesi ile başlanan söyleşi daha sonra Zazakî Kürtçesiyle devam etti.
“Zazaların yöreden yöreye kendilerini Kırmanc, Kırd, Dımılî ve Zaza olarak adlandırdığını, konuştukları lehçeyi de Kırmanckî, Kırdkî, Dımılî/Dımılkî ve Zazakî olarak isimlendirdiğini” belirten Roşan Lezgîn, “Zazalar'ın Diyarbekir, Çewlîg, Xarpêt, Dêrsım il ve ilçelerinde ağırlıklı, Bidlîs'in Motkî, Mûş'un Gimgim, Sêrt'ın Baykan, Ruha'nın Sêwreg, Semsûr'un Aldûş, yine, Sêwas, Erzirom ve Erzingan ilçelerinde, Aksaray, Kayseri, Malatya ve Ardahan da yerleşik olarak yaşadıklarını” söyledi.
“Türkiye'deki Kırd (Zaza) nüfusunun 4 milyon dolayında olduğunu” tahmin ettiğini söyleyen Roşan Lezgîn, “buna göre Türkiye'deki Kürd nüfusun 1/4'ü Zaza Kürtlerden oluşuyor” dedi.
“Zaza (Kırd, Kırmanc, Dimilî) Kürdlerin tarihten beri kendilerini Kürd olarak gördüklerini” ifade eden Lezgîn, örnek olarak Kürd direniş ve ayaklanmalarında Zaza Kürdlerin oynadığı role dikkat çekti. “1914 Bitlis ayaklanması'nın önderi Mela Selîm Efendi'nin Zaza Kürtlerinden olduğunu” hatırlatan Lezgîn, “Koçgiri ve Dêrsim direnişleri ile 1925 Şeyh Said başkaldırısının ana gücünü Zaza Kürtlerinin oluşturduğunu, bu siyasi hareketlerin hedefinin Kürdistan devletini kurmak olduğunu” vurguladı.
“Osmanlı zamanında Kürdçe kitap basımına öncülük eden Kürdizade Ahmed Ramîz'in Liceli bir Zaza Kürdü olduğunu” hatırlatan Lezgîn, yine, "Arap harfleriyle ilk Kürtçe alfabeyî hazırlayıp yayımlayan Xelîl Xeyalî'nin de Zaza Kürdü olduğunu" belirtti. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki Kürt Milli hareket ve örgütlerinin liderlerinden bazılarının Zaza Kürdlerinden oluştuğunu belirterek, bunlardan Faik Bucak ve Said Elçi'yi örnek verdi.
“Son yıllarda birkaç Zaza Kürdünün kendilerini sadece Zaza olarak görmesinin yeni bir durum olduğunu” söyleyen Lezgîn, “bu insanların bir dereceye kadar kimi Batılı Oryantalistlerin (Şarkiyatçıların) dil üzerinde yaptıkları eksik ve yanılgılı tezlerine dayandığını” ifade etti. Bu tutumun doğru olmadığını söyleyen Lezgîn “Zazacılık” yapan bu kesimin öncülerinden bazılarının Türk Milliyetçi çevresiyle ilişkide olduklarını ve Devletçi tezleri savunduklarını kaydetti. Zazacılık yapanların, devletin Kürtlere (Kurmanc ve Zaza) yönelik ağır politikalarına değinmediklerini, sadece dilin işlenmemiş, kodlanmamış, standartlaşmış nedenlerinden dolayı, bunu suistimal ederek, neden iki lehçeyi konuşanların birbirlerini anlayamadığını öne sürmeye çalıştıklarını, halbuki, çoğu yerde aynı lehçeyi konuşanların da bir birini anlamakta zorluk çektiğini belirtti. Anadolu Türklerinin, Gagavuz Türkçesini, Uygur Türkçesini, Azeri Türkçesini vs. anlamadıklarını da hatırlatan Lezgîn, bunun neden sorun yapılmadığı, ama illa da devletsiz bir ulus olan Kürtlerin Kürtçe lehçelerini tam olarak anlamamayı sorun yaptıklarını anlayamadığını ifade etti. Bu tür faaliyetlerin aslında Kürtlerin ulusal maneviyatını kırmaya yönelik falsifikasyonlar olduğunu ifade etti.
Liceli olduğunu hatırlatan Lezgîn, “Diyarbakır merkeze gelene kadar “Zaza” kelimesini duymamıştım. Biz Lice'de kendimizi Kırd olarak, konuştuğumuz dili de Kirdkî olarak isimlendiriyoruz” dedi. "1899 yılında Diyarbakır'da yayınlanan ilk Zazaca Kürtçesindeki metin olan Ehmedê Xasî'nin kitabının adı da Mewlûdê Kirdî olduğunun altını çizdi.
Kurmancca Kürtçesi ile Zazaca Kürtçesi arsında benzerlikler gibi farklılıklar da olduğunu söyleyen Lezgîn, “Kırdkî de eril-dişil ayırımı tamamen korunmuştur. Kurmancî de de eril-dişil ayırımı olmakla beraber ancak cümle içinde kullanıldığında kelimenin eril veya dişil olduğu anlaşılabilir. Kurmancî lehçesinin kimi özelliklerinin daha çabuk deforme olduğunu ancak Zazakî lehçesinde kadim Kürtçenin özellikleri korunageldiğini, örneğin, kelimenin yalın halinde eril-dişil ayırımı kendini gösterdiğini” ifade etti.
Terminolojinin doğru kullanılmaması halinde kafa karışıklığına yol açtığını belirten Lezgîn, dinleyicilerden birinin sözlerine atıfta bulunarak, Kürtçe ve Zazaca (Kurdî û Zazakî)” şeklindeki bir cümlenin yanlışlığına işaret etti. Lezgîn, “Kürtçe sadece Kurmancî değildir, bu nedenle ifade ederken Kurmancca Kürtçesi (Kurdîya Kurmancî) ve Zazaca Kürtçesi (Kurdîya Zazakî) demeliyiz. Bugün hazırlanan kitaplarda da bu yanlışlık sürdürülmektedir. Mesela, Kurmanci lehçesini esas alan sözlüğe sadece “Kürtçe-Türkçe sözlük” denilmesi hatalıdır. Sözlüğün Kurmancî lehçesinde olduğu belirtilmelidir. Sözgelimi, Kurmancca-Türkçe Sözlük denilmesi daha doğrudur. Aksi takdirde kendi elimizle yanlış anlaşılmalara zemin hazırlarız” ifadelerini kullandı. “Zaza ve Kürd” şeklindeki karşılaştırmaların yanlışlığına da dikkat çeken Lezgîn, “Bundan kastedilen Zaza ve Kurmanc'dır. Öyleyse bu şekilde söylenmelidir. Kaldiki Kürt demek, Zaza, Kurmanc, Soran, Goran ve Lur lehçelerini konuşan toplumsal milli grubun ortak adıdır. Tek bir lehçeye, yada tek bir grubun adı, örneğin sadece Kurmanc veya Soran gruplarının milli adı değildir. Öte yandan, Zaza ve Dimbilî etnik adlar değildir. Bunlar önceleri kişi, daha sonra aşiret adlarıdır. Kırd ve Kirmanc etnik adlardır ve Kürt demektir. Zaza Kürtleri diye anılan grup ezici çoğunluğu kendini Kırd ve Kırmanc olarak adlandırmaktadır. Zaza adı genelde dışardan dayatılmıştır” dedi.
ZAZACA KÜRTÇESİ'NDE EDEBİ ÇALIŞMALAR
Söyleşinin devamında Zazaca Kürtçesi'ndeki edebi çalışmalara değinen Lezgîn, “Peter Ivanovic Lerch tarafından 1857 yılında yayınlanan Nêrib ağzıyla yazılmış olan ilk Zazaca metnin dışında, bizzat Zaza Kürtleri tarafından neşredilen ilk yayın Ehmedê Xasî'nin 1899 yılında 400 adet basılan 'Mewlid' kitabıdır. Bu kitap aynı zamanda modern matbaa ile basılan ilk Kürtçe kitaptır. İkinci kitap ise Osman Efendiyo Babıj tarafından yazılan Mewlid'tir. Ancak basılması daha sonra 1933 yılında Şam'da Kürt Dilbilimci Celadet Ali Bedirxan tarafından gerçekleşmiştir. Bu dönemden sonra 1977 yılında Şeyh Said'in oğlu Şeyh Selahaddin tarafından tasavvufi içerikli 'Beytname' kitabı Latin harfleriyle Zazaca olarak yazılmıştır” dedi.
1980 öncesi çeşitli gazete ve dergilerde Malmîsanij'ın ilk olarak Zazaca Kürtçesi'nde çıkan yazıları olduğunu ifade eden Lezgîn, “Ancak 80 darbesinden sonra Kürt aydın ve yazarları yurtdışına çıkmak zorunda kaldılar ve faaliyetlerini Avrupa'da sürdürdüler. Burada dilin standartlaşması üzerine çeşitli toplantılar yapıldı ve Vate Çalışma Grubu ortaya çıktı. Daha sonra bu grup tarafından şimdiye kadar 32 sayıya ulaşan Vate Dergisi çıkarıldı. Sonraki aşamada Vate yayınevi kuruldu ve birçok Zazaca roman, şiir, hikaye ve folklorik çalışmalar yayınlandı” şeklinde konuştu.
Zazaca Kürtçesinde yapılan yayınlara olan ilginin gün geçtikçe arttığını belirten Roşan Lezgîn, “şimdiye kadar 170'ten fazla Zazaca Kürtçesi'nde yayınlanmış kitap var. Hala ekonomik nedenlerle basımı ertelenmiş birçok hazır kitap dosyası da mevcuttur” dedi.
Kürtlerin takip etmesi gereken Lehçe politikasına da değinen Roşan Lezgîn, “Örneğin, Kurmanc Kürtlerinin çoğunlukta olduğu Culemêrg, Şirnex gibi yerlerde Kurmancî Kürtçesi, Kırdlerin (Zazaların) çoğunlukta olduğu Dersim, Bingöl gibi yerlerde Zazaca Kürtçesi, Diyarbakır merkezi veya Licê gibi her iki lehçenin kullanıldığı yerlerde de ise Kurmancî ve Zazakî lehçelerinin her ikisinde de eğitim yapılması gerektiğini” ifade etti.
Söyleşinin ikinci bölümü ise katılımcı ve dinleyicilerin soru, görüş ve yorumlarıyla devam etti. Bu bölümde, özellikle, katılımcı/dinleyicilerin katılımıyla coğrafyanın dil üzerindeki etkileri, dilin geleceği konusundaki öneriler ve Kürtlerin tarihsel geçmişi ve geleceği hakkındaki konular konuşuldu, değerlendirildi.
Şahin!
Saçmalıklarını yayınlayacak değilim herhalde. Ama şunu söyleyeyim.
Sen kendin Zazaca konuşuyor musun ki Kurmanclar Zazacayı öğrensin?
Sen dilinden utanıyorsun, konuşmuyorsun, konuşamıyorsun, yazamıyorsun, kalkmış bir de sömürgecilerin diliyle Kurmanc eleştirisi yapıyorsun!
Aslında söylediklerin gevezelikten, terbiyesizlikten başka bir şey değil!
Sen Zazacayı konuşmadıkça, önem vermedikçe, yazmadıkça, Kurmanc kimden nasıl öğrensin?
Sen kendin, diline ve kendine, yazarlarına saygı duymadıktan sonra başkası neden önem versin veya saygı duysun?
Şimdi senin ciddiyetine, samimiyetine kim inanır? Kendin kendine inanıyor musun?
Başkasına, Kurmanclara düşmanlık yapmakla Zazacayı kurtaracağını mı sanıyorsun?
Git işine be! Önce kendini tedavi et…