ŞENGAL
Musul, Haziran 2014’te IŞİD tarafından ele geçirildi. IŞİD taarruzu karşısında Irak ordusu IŞİD’le çatışmaya girmedi, hemen geri çekildi. Silahlar, araçlar, gereçler, depolar vs. IŞİD’in eline geçti. Hâlbuki ABD 2011 sonunda Irak’tan çekilirken Irak ordusuna milyarlarca dolar yatırım yapmıştı ve Irak ordusunun ikinci büyük karargahı Musul’daydı.
IŞİD Ağustos 2014’te Şengal’e saldırdı. Şengal, Kürdistan’dan koparılmış alanlardan biriydi, Hanekîn, Kerkük gibi Irak devletinin koruması gereken bir alandı. Ama Irak Şengal’i korumadı. Peşmergeye de silah vermedi. Özellikle ağır silahlar vermedi. Peşmergenin ağır silahlar edinmesini engelledi. IŞİD, Irak ordusundan Musul’da ele geçirdiği ağır silahlarla Şengal’e saldırdı. Şengal’de Peşmerge de vardı ama küçük bir birlikti. Ayrıca ağır silahlara sahip olmayan bir birlikti. Peşmerge saldırının ilk günlerinde IŞİD’in ağır silahları karşısında tutunamadı, geri çekildi. Ama kısa zamanda toparlanmayı başardı.
IŞİD Şengal’i ele geçirdi. Korumasız kalan Ezidiler, IŞİD’in saldırganlığı karşısında Şengal Dağı’na sığınmaya çalıştılar. IŞİD, yakaladığı Ezidi erkekleri kurşuna dizdi. Ezidi erkekler, yaşlılar kitleler halinde katledildiler. IŞİD, Ezidilere İslam’ı dayatıyordu. İslam’ı benimsemeyenler çok ağır baskılarla zulümlerle karşı karşıya kaldılar. Bugün Şengal’in her tarafında toplu mezarlar var. Bu mezarların bazılarında 80, bazılarında 70, bazılarında 130 civarında ceset var.
IŞİD yakaladığı kadın ve çocukları ayrı yerlerde topladı. Hemen esir pazarları kurdu. Esir pazarlarında, bu kadınları, çocukları, yaşlarına göre değişen fiyatlarla satmaya başladı. IŞİD, esir pazarlarını Musul, Telafer, Rakka, Ramadi gibi denetim kurduğu alanlarda kuruyordu. Esir kadınları ve çocukları satın alanlar da daha çok Araplar oluyordu. Genç Ezidi kadınlarına tecavüz sık sık yaşanan bir olay oldu. Esir pazarlarında yaşlı Ezidi kadınlara bir talep olmadığından onların çoğu açlıktan ve susuzluktan öldüler. Bugün de (Kasım 2015) örneğin Musul’da esir pazarları kuruluyor. Arap imamlar Cuma hutbelerinde Endonezya’dan Fas’a kadar bütün İslam halkları için, İslam ülkeleri için dua ediyor. Cuma namazının hemen bitiminde, cami önlerinde esir pazarları kuruluyor. Ezidi kadınlar ve çocuklar yaşlarına göre değişen fiyatlarla satışa çıkarılıyor. Bütün bunlara halifenin onay vermesi yeterli oluyor. “Halife onay vermiştir, Ezidilerin kadınları, çocukları helaldir. Ezidilerin mallarına mülklerine el konulması helaldir” şeklinde bir halife onayı her operasyonu mübah kılmaktadır.
Bu şekilde IŞİD’in elinde olan kadınların, çocukların beş bin civarında olduğu vurgulanmaktadır.
Şengal’in işgalinden sonra gelişen süreç tam anlamıyla soykırımdır. Ezidilerin dinsel varlığını yok etmek için kapsamlı bir saldırı gerçekleşmiştir. Ezidiler Kürt’tür. Farklı dini inanca sahip Kürtlerdir. IŞİD saldırılarıyla Ezidi inancına sahip kitleleri yok etmek önceden hesaplanan, planlan bir süreçtir.
İslam ile Ezidi ilişkilerinin irdelenmesi, İslam inancına sahip olanların Ezidi inancına sahip topluluklarla ilişkilerinin irdelenmesi önemlidir. Bugün İslam konferansına üye 57 devlet vardır. Bu devletlerin yöneticilerine IŞİD’le ilgili bir soru sorulduğu zaman “IŞİD İslam’ı temsil etmez” diyorlar. Her bir devlet yöneticisi böyle söylüyor. Bugün İslam inancına, İslami anlayışa sahip olan milyonlarca gazeteci yazar, üniversite mensupları… vardır. Teker teker bunlarla konuşulduğu zaman, bunlar da “IŞİD İslam’ı temsil etmez” diyorlar. Ama IŞİD her yaptığını İslam adına yapmaktadır. Bunun için de bazı İslam devletleri tarafından, el altından desteklendiği bilinmektedir.
Bu çerçevede İslam Konferansı, Arap Birliği gibi örgütlerin IŞİD’in barbarlıklarına, vahşetine örgütsel güçlü tepkiler verdikleri de görülmemiştir. İslam anlayışına sahip gazeteci, üniversite mensubu, yazar vs. örgütlerinin de IŞİD vahşetine karşı güçlü bir tepkisi olmamıştır. IŞİD yaptığı her şeyi İslam adına yaptığını vurgulamaktadır.
Bütün dinlerin temelinde ahlak vardır. Bir varlık olarak insanın yüceltilmesi, korunması vardır. Esir pazarları kurmak, insanları alıp satmak, insanları köleleştirmek, genç kadınlara tecavüz etmek, İslam anlayışına, dinlerin dayandığı ahlak anlayışına uygun mudur?
İslam, dünyaya, insanlığa huzur getirdiğini vurgulamaktadır. Ezidi inancına sahip insanları yok etmeye çalışarak, Ezidi kadınları, çocukları esir pazarlarında satarak, Ezidi kadınlara tecavüz ederek, köyleri yakarak yıkarak, Ezidi erkekleri kurşuna dizip toplu mezarlara gömerek huzur yaratılabilir mi? Bugün savaş nedeniyle Suriye’den kaçmaya çalışan yüz binlerce insan Avrupa ülkelerine girebilmek için yoğun bir çaba içindedir. Hem de Ege denizinde sık sık gerçekleşen boğulmalara rağmen böyle bir çaba içindedir. Suriye’den kaçmaya çalışan insanlar neden Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn gibi zengin Arap ülkelerine veya Mısır, İran gibi İslam ülkelerine değil de Avrupa’ya girebilmek için çaba harcıyorlar? Dünyaya huzur getirdiğini iddia eden İslam’ın, İslam inancını yaşayan yazarların, gazetecilerin, üniversite mensuplarının bu gibi ilişkiler üzerinde düşünmesi gerekir.
Ezidiler hiç kimseyi Ezidi dinine davet etmemektedir. Müslümanları, Hıristiyanları, Musevileri Ezidileştirmek diye bir sorun yoktur. Bu zaten Ezidi inancına da aykırıdır. Ezidilerin bütün isteği Müslüman, Hıristiyan, Musevi komşuları arasında kendi inançlarını özgürce yaşamaktır.
Ama Ezidiler tarih boyunca, özellikle Müslümanlardan büyük eziyet görmüşlerdir. 7. Yüzyılın ortalarından itibaren Müslümanlığın geliştiğini, yaygınlaştığını görüyoruz. Bu süreçte, Arap fatihler Irak’ta, Suriye’de, İran’da Ezidi inancını yaşayanlara karşı çok zulüm yapmışlardır. Onları Müslümanlaştırmak için her türlü önlemi almış, yaşama geçirmişlerdir. Müslüman olmak istemeyenleri, Ezidi kalmak isteyenleri kitleler halinde katletmiş, mallarına, mülklerine el koymuşlardır.
19. yüzyılın ilk yarısında Güney Kürdistan’da Rewandiz miri Mir Muhammed Paşa 1810’larda, Botan miri Mir Bedirhan Paşa 1930’larda, 1840’larda Ezidileri Müslümanlaştırmak için çok eziyet yapmışlardır.
1912-13 Pontus sürgünleri, 1915 Ermeni soykırımı sırasında Ezidilere de sürgün politikası uygulanmıştır. Cumhuriyet döneminde Ezidilerin Müslümanlaştırılması için her yol denenmiştir. Örneğin Suruç, 1915 öncesine kadar baştanbaşa bir Ezidi şehriydi, Viranşehir öyleydi... Bugün Suruç’ta tek bir Ezidi aile bile kalmamıştır. Müslümanlaşan Ezidilerin, Ezidi kalanlara karşı aşağılayıcı davranışlar sergiledikleri de gözlenmektedir.
Ama bugün durum farklıdır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, Ezidilere karşı çok sıcak bir ilgi göstermektedir. Şengal savaşı sırasında Mesut Barzani Şengal köylerini birer birer ziyaret etmiştir. Ezidilerin bir kısmının köylerini terk etmemesinde Başkan Mesut Barzani’nin bu tutumunun büyük rolü vardır. Şengal savaşı sırasında Mesut Barzani her zaman cephede, Peşmergelerle birlikte olmuştur. Güven verici bu tutum karşısında yıllardan beri Avrupa’da yaşayan Ezidilerin bir kısmı Kürdistan’a dönerek Şengal savaşına katılmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin ve başta Mesut Barzani’nin tutumu İslam tarihinde yeni bir tutumdur. Öbür İslami hareketleri etkileyeceği de açıktır.
Gerillanın da Ezidilere karşı olumlu bir ilişki geliştirdiğini vurgulamak gerekir.
Mültecilik Halleri
IŞİD saldırısı sonucunda Suriye’den Kürdistan Bölgesel Yönetimine yüz binlerce mülteci sığındı. Bugün Kürdistan Bölgesel Yönetiminde iki milyona yakın mülteci yaşıyor. Bunların çok büyük bir kısmı da Suriye’den geldi.
Mültecilerin bir kısmı Müslüman Kürtlerdir. Bunlar Kürdistana Rojava’dan geliyorlardı. Genel olarak da kamplara yerleştiler. Mültecilerin bir kısmı Hıristiyanlardı, Süryanilerdi. Hewler’de oturan ve mülteci kamplarını sık sık ziyaret edenler, Güney Kürdistan’da Kürdistan Bölgesel Yönetiminde yaşayan Süryanilerin Suriye’nin çeşitli şehirlerinden, Kürdistana Rojava’dan gelen Süryanilere fazla ilgi göstermediklerini söylemektedir. Bu Süryanilere daha çok Müslüman Kürtler ilgi göstermiştir. Müslüman Kürtler onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmışlardır. Mültecilerin üçüncü bir grubunu da Ezidiler oluşturmaktaydı. Ezidi Kürt mültecilere daha çok Güney Kürdistan’da Laleş ve çevresindeki köylerde yaşayan Ezidi Kürtler sahip çıkmışlardır. Buralardaki her Ezidi aile, birkaç mülteci aileyi evine almış, olanaklarını onlarla paylaşmıştır. Bu, Ezidiler arasındaki dayanışmayı göstermesi bakımından dikkate değer bir ilişkidir.
Şengal, İnsanlık Sorunu
IŞİD’in Şengal’e saldırısı ve gerçekleşen soykırım bir insanlık sorunudur. Bu sadece İslam ve Ezidiler arasındaki bir sorun değildir. Bir insanlık sorundur. Bu bakımdan, İslam Konferansı, Arap Birliği gibi örgütlerin yanında Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerin de, Birleşmiş Milletler’in de bu sorunla yakından ilgilenmesi gerekir.
Şengal’in İmarı
IŞİD savaşı sırasında Şengal yakılıp yıkılmıştır, yerle bir edilmiştir. 12 Kasım 2015 günü Şengal’e ilk giren Peşmerge güçlerinden Sait Çürükkaya durumu şöyle anlatıyor: “Şengal’de hiçbir canlı yoktu. Yaşlı insanlar, kediler, köpekler, kuşlar… hiçbir canlı yoktu. Sadece IŞİD vardı onlar da Peşmerge güçlerinin operasyonuyla kaçış halindeydi. Her yer mayınlanmıştı. Tuzaklar vardı. Harabe halindeki evlere girmek, mayınları sökmek önemli bir sorundu.”
Hitler, 1939’da, 40’larda Polonya’ya, Avusturya’ya, Fransa’ya vs. saldırdığı zaman insanlar bu saldırıdan korunmak için kaçıyorlardı. Ama yine de terk edilen bu yerleşim yerlerinde yaşlı insanlar, kediler, köpekler, kuşlar kalıyordu. Şengal’de ise IŞİD saldırısıyla birlikte hiçbir canlının yaşamadığı vurgulanıyor. Bu, IŞİD’in çok daha vahşi, barbar olduğunu gösteriyor. Bu bakımdan Şengal’in imarı da önemlidir. Kanımca Şengal bu haliyle, açık hava müzesi olarak kalmalıdır. Onun yanında yeni bir şehir kurulabilir. Uluslararası yardım kuruluşları bu durumu gündeme almalıdır. Kobani gibi Şengal de bu bakımdan önemli bir sorundur.
Şengal, Kürdistan’a bağlanmalı ve Kürdistan’da özerk bir yapıda olmalıdır. “Şengal’i Ziyaret” yazısında bu konuyla ilgili düşüncelerimi dile getirmeye çalışacağım.