Seyîdxan Kurij ile Zazaca ve Vate Üzerine Söyleşi
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) raporunda “Yok olma tehlikesi altında olan diller” grubunda yer alan Zazaca (Kırdkî) alanında çalışma yapmaya karar verdim. Bu dilin bir mensubu olarak bu alanda çalışma yapan dilbilimcilerle röportaj yapıp hem bilgi edinmek hem de bilgi paylaşmak istedim.
Bu nedenle bu ayki röportajımı Zazaca (Kırdkî )’nın gelişimi için 1996 yılından bu yana araştırma yapan Vate Çalışma Grubu’nun (Grûba Xebate ya Vateyî) üyelerinden, Bingöllü dilbilimci Seyîdxan Kurij ile yaptım.
Anadiline bağlılığını “Benim için Kırdkî yazmak ertelenemez tarihsel bir sorumluluktur” sözüyle özetleyen Kurij ile yaptığım söyleşinin, anadili Zazaca olan herkesi bu dili yaşatma adına biraz daha gayret etmeye sevk edeceğini ümit ediyorum.
Seyîdxan Kurij’ı tanıyalım:
Bingöl merkeze bağlı Kur köyünde dünyaya gelen Seyîdxan Kurij, ilköğrenim ve liseyi Elazığ’da bitirdikten sonra Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni bitirmiş. Mezuniyet sonrası bir yıl Diyarbekir’de Karakaya Barajında çalıştıktan sonra 1988’de Almanya’ya giderek Makine Mühendisliği İmalat Bölümü Yüksek Mühendis unvanını almış.
1991’de Almanya’da Kürtçe (Kurmancî, Kırdkî) radyo programları yapmaya başlayan Seyîdxan Kurij Zazaca (Kırdkî ) yazmaya da yine bu dönemde başlamış. Yazı hayatına hızlı giriş yapan yazarın makaleleri Azadî, Dengê Azadî, Ronahî, Hêvî, Jîyana Nû, Roja Teze, Roj, Welat, Özgür Gündem gibi gazeteler ve Armanc, Çira, Nûdem, Medya Güneşî, Bîr, Vate ve daha birçok internet sitesinde yayımlanmış.
Özel olarak Kırdkî foklor derlemeleri, 1925 Şeyh Sait Hareketi ve Yadîn Mehmûd Ebas (Yado) konusunda çalışmalar yapan Kurıj, şu anda Almanya’da Almanca’dan Türkçe ve Kürtçe’ye (Kurmancî ve Kırdki) yazılı ve sözlü çeviri yapan yeminli tercüman olarak çalışıyor. Seyîdxan Kurij’ın evli ve iki çocuk babası olduğunu da atlamayalım.
Ramazan Namık Berdibek: Zazaca çalışmalara ne zaman başladınız?
Seyîdxan Kurij: Kürt okuryazarlarının birçoğu gibi ben de, okulda ve evde Kırdkî okuma yazmayı öğrenemedim. 1980’den önce “Roja Welat” ve “Devrimci Demokrat” gazetelerinde bir–iki Kırdkî tekst okuduğumu hatırlıyorum. Fakat Kırdkî ile asıl tanışmam Türkiye dışına çıktıktan sonra oldu.
Almanya’ya geldiğimde Avrupa’da yayınlanan “Armanc”, “Hêvî”, “Mızgin”,“Berhem”, “Kürdistan Press”, “Niştiman”, “Çira”, ve “Dengê Komkar” gibi dergilerdeki Kırdkî her teksti okumaya başladım.
Daha sonra 1991’de bir grup arkadaş ile birlikte Almanya’nın Duisburg şehrinde “Dengê Kurdan li Duisburgê” adında bir haftalık radyo programı yapmaya başladık. Yarım saatlik yayında Almanca ve Kürtçe (Kurmanci, Kırdkî) haber, yorum, röportaj vs. aktüel bir programı hazırladık ve şehir radyosunda yayınlatmaya başladık. Burada Kırdkî tekstleri ben yazıyordum, eşim Leyla’da okuyordu. Çünkü ben Kurmancî de haber falan sunuyordum. Şu ana kadarki bilgilerimize göre bu tarihte ilk düzenli yayın yapan Zazaca radyo’dur.
Bu çerçevede radyo için “Kal Qaxûn” adlı bizim çocukluğumuzda oynadığımız bir oyunu yazıp radyoda okudum. Daha sonra bu yazıyı bir gazetede yayınlattım. İlk yayınlanan yazım budur. Daha sonra radyo için yaptığım röportajları Azadî, Dengê Azadî, Ronahî, Hêvî, Jîyana Nû, Roja Teze, Roj, Welat, gibi gazeteler ve Armanc, Çira, Nûdem, Medya Güneşî ve Vate gibi dergilerde yayınlatmaya başladım. Ayrıca folklorumuzdan masal, klam, fıkra, deyiş vb. derlemler de yapıp bu dergi ve gazetelerde yayınlatmaya başladım
Onun dışında Kırdkî üzerine uzun yıllardır çalışmalar yapan ve bir sözlük ve gramer kitabı yayınlanmış olan dostum Harun Turgut bana Rus dilbilimcisi Peter Lerch’ın bir kitabını verdi. Peter Lerch’ın konuştuğu ve ağızlarından tekstler aktardığı kişilerin Bingöl- Genç’ten olduklarını öğrenince, bu tekstleri günümüz Latin alfabesine transkribe edip dizi olarak “Azadî” gazetesinde yayınlattım.
Ramazan Namık Berdibek: Sizi Zazaca çalışmalara iten en önemli faktör ne oldu?
Seyîdxan Kurij: Beni Kırdkî yazmaya iten faktöre gelince. Ben 78 kuşağından sayılırım. 1980 öncesinden beri Kürt Hareketinin çevresinde olan bir insanım. Bizim nesil ulusun ne olduğunu ve ulus olmanın en temel ölçütlerinden birinin de dil olduğunu bilirdi. Fakat 1980’den önce yazmak için şartlarım elverişli eğildi. Her zaman okuyan, edebiyata meraklı biriydim. Ben, her zaman bir topluluğu asimile olmaktan, yok olmaktan kurtarabilecek en önemli şeyin dilinin ve kültürünün korunması olduğunun bilincindeydim. Celadet Bedirxan, “Bir ulus için en önemli özeliklerden biri din, diğeri ise dildir. Kürtlerin sömürgeciler ile dinleri ortak olduğuna göre, ellerinde dilleri kalıyor” der. Bende bu anlayış ile her zaman dil, kültür ve entelektüel alanda halkıma hizmet etmek istedim. Avrupa’da Kırdkî yazan arkadaşları da görünce, bu dili yok olmaktan kurtarmak, yazı dili haline getirmek için çaba harcamak gerektiğini düşündüm. Çünkü bugünkü koşullarda yazı dili olmayan, romanı, hikayesi, şiiri yazılmayan, medyada kullanılmayan, bir dilin yaşaması mümkün değildir. Bu dilin yok olması insanlığın mirası içinde büyük bir kayıptır. Bunu tarihsel bir sorumluluk olarak gördüm, bu sorumluluktan kaçamazdım.
Ayrıca her kes gibi ben de dilimi seviyorum. Ben on üç yaşıma kadar köyde büyüdüm. En mutlu olduğum zaman kendi dilim ile konuştuğum, kendi dilim ile şakalaştığım zamanlardır.
Ramazan Namık Berdibek: Zazaca alanındaki çalışmalarınızı ve derlemelerinizi anlatır mısınız?
Seyîdxan Kurij: Benim neslimden olan çoğu Kürt çocuğu gibi benim de çocukluğum masal dinlemek ile geçti. Babam, yedi kardeşin en büyüğü idi ve bizim mahallemiz köyün biraz dışında sadece kardeşlerden oluşan bir mahalle idi. Dolayısıyla cemaat genellikle bizim evde olurdu. Babam, annem, ağabeyim ve halam da masal anlatırlardı, ama asıl bir amcam profesyonel masal ve destan anlatıcısıydı. Kışın gittiği her yerde ona masal ve destan anlatırlardı. Mem û Zîn, Siyabend û Xece gibi Kürt ulusal destanlarını Kırdkî anlatır ama klamlarını Kurmancî söylerdi. Ama ne yazık ki ben amcamın anlattıklarını kayıt altına alamadım. Ben Kırdkî yazmaya başlayınca bu sözlü edebiyat hazinemizin kaybolmaması için, açığa çıkarılması, yazıya dökülmesi gerektiğini düşündüm. Bu konudaki en büyük destekçim kuzenim ressam Mahmut Celayir oldu. Mahmut’un annesi Qumrî (Qumê Sêdxûnûn), benim halamın kızıdır, fakat 7 günlük iken annesi öldüğünden babam kendi yanına almış. O da bizim evde büyüdüğünden amcamın bütün anlattıkları masal ve destanları bilirdi. Mahmut 1993-94’te annesinin anlattığı masalları kasete kaydedip bana verdi. Ben bu kasetleri dinleyerek masalları yazmaya başladım. Daha sonra kendim hem Almanya’da yaşayan yaşlı Bingöllülerin hem de memleketteki anlatıcıların anlattıklarını kasetlere kaydettim. Bu kasetleri sonra dinleyerek yazıya aktardım. Ben masal ve fıkralara bir şey ekleyip çıkarmadım, ama edebi olarak biraz daha süsledim ve yazı dili kurallarına göre yazıya aktardım. Şunu belirtmeliyim ki kaynak kişilerim daha çok halamın kızı Qumrî, ağabeyim, yengem, teyzem vs. aile fertlerimdir.
Masalların dışında Bingöl klamları da derledim. Bu klamları notalı olarak yayınlatmak istedim. Notalaması için dostum Mikail Aslan’a başvurdum, fakat grubu fazla para isteyince yaptıramadık. Onun için Güney Kürdistan’daki “Enstîtuy Kelepûrî Kurdî” ye verdim. İnşallah kısa bir zaman zarfında notalı olarak yayınlanır. Bütün derlemelerimi yukarıda adı geçen dergi ve gazetelerde yayınlattım ve ayrıca kitap olarak da yayınlattım.
Ramazan Namık Berdibek: Zazaca (Kırdkî) kaç eseriniz var?
Seyîdxan Kurij: Şimdiye kadar üç kişisel iki de ortak kitabım yayınlanmış bulunuyor:
1) Seyîdxan Kurij, Wayê Hot Birayûn: Sanikan û Deyîranê Çewlîgî ra, Weşanên Arya, Îstanbul, Nîsane 2002,
2) Seyidxan Kurij, Filît û Gulîzar, Weqfa Kurdî ya Kulturî Stockholmê, Stockholm, 2004,
3) Seyîdxan Kurij, Arwûnçî û Lûy, Enstîtuya Kelepûrê Kurdî Şaxê Duhokî, Duhok 2010,
Ortak kitaplarım:
1 - Seyidxan Kurij, Veng û Vate, Vate Yayınları, İstanbul, 2010
2 - Seyidxan Kurij, Nika Wextê Huyayîşî yo, Vate Yayınları, İstanbul, 2008
Basılmaya hazır kitaplarım:
1 - Tanıkların Anlatımı İle Şeyh Sait Hareketi
2 – Deyîrî Çolîgî
Ramazan Namık Berdibek: Vate Çalışma Grubu ile ne zaman tanıştınız?
Seyîdxan Kurij: Ben başından beri Vate Grubu ile birlikteyim. Bu grubu oluşturan arkadaşlardan M. Selim Uzun’u 1980 öncesinden beri tanıyordum. Munzur Çem ile “Dengê Komkar”, “Azdaî” vb. gazeteler dolayısıyla, M. Malmisanıj ile “Armanc” dergisi vasıtası ile tanışıyorduk.
1990’lı yıllardan itibaren Zazaca’ya talep artmaya başladı. Yine bu dönemde Zazaca yazanların sayısında da bir artış görülmeye başlandı. Fakat yazanlardan hemen hemen herkes kendi bildiği gibi yani kendi yöresine göre yazıyordu. Ortak gramer ve yazım kuralları, ortak bir terminoloji mevcut değildi. Bu sorunlara çözüm bulabilmek için önce İsveç’te bazı arkadaşlar kendi aralarında bir tartışma başlattılar, daha sonra Avrupa’da yaşayan diğer Zazaca yazanlar ile ilişkiye geçildi. Ben de bu ilişkiye geçilenler arasında idim. O gün bugündür grup ile birlikteyim.
Ramazan Namık Berdibek: Vate, standardizasyon çalışmalarına niçin ihtiyaç duydu?
Seyîdxan Kurij: Vate Çalışma Grubu, ilk toplantısını 1996’da, İsveç’te yaptı. Zazaca yazanlar arasında ortak gramer ve yazım kuralları, ortak bir terminoloji mevcut değildi.
Bundan dolayı Zazaca’nın farklı şive ve ağızları ile yazılan metinler okur-yazarlar ve hatta üniversite eğitimi görmüşler tarafından bile iyi bir şekilde anlaşılmıyordu. Örneğin bir Bingöllünün yazdığını bir Dersimli, bir Piranlının yazdığını bir Palulu anlamıyordu. Dolayısı ile yazı dili etkili bir iletişim aracı olma fonksiyonuna sahip olamıyordu. Ayrıca şiveler ve ağızlar düşüncelerin, duyguların yazılı bir biçimde ifade edilmesine yeterince olanak vermiyordu. Bilindiği gibi fonksiyonel bir yazı dili bazı standartlara ve ortak kodlara muhtaçtır.
İşte Vate Çalışma Grubu, bu ortak kodları tespit etmek, ortak gramer ve yazım kuralları tespit etmek, bir Kırdkî standart yazı dilini oluşturmak, dili günlük ihtiyaçlara göre geliştirmek, ortak bir terminoloji oluşturmak amacı ile çalışmalara başladı.
Ramazan Namık Berdibek: Standartlaştırma çalışmalarını biraz açmamız gerekecek. Bir sözcük seçilirken sadece bir bölge yada ağız mı baz alınıyor?
Seyîdxan Kurij: Hayır, biz belli bir ağzı baz almıyoruz. Tarihte birçok dil bu yöntem ile standartlaşmış. Örneğin standart Arapça Kuran dili olan Kureyş kabilesinin konuştuğu, Türkçe İstanbul, Farsça Tahran, Almanca İncil’in tercümesi olan Hannover ağzıdır. Ama böyle bir yöntem izlemiyoruz. Biz mümkün mertebe bütün ağızlarda ortak olan yada birbirine yakın, olmazsa, en geniş bölgede kullanılan ve kulanım açısından da pratik olan formları seçmeye çalışıyoruz. Vate Çalışma Grubu, şu esaslara göre çalışır: Toplantılarda tespit edilen konulara göre bazı arkadaşlar ön çalışma yapmak üzere görev alıyorlar. Bu arkadaşlar hazırladıkları çalışmayı diğer arkadaşlara gönderiyorlar. Konu ile görevli arkadaş gelen önerileri de ekleyerek taslak çalışmayı Mehemed Malmisanıj’a (Vate Çalışma Grubu’nun kurucu üyelerinden, Vate Dergisi’nin eski şef editörü) gönderiyor. Malmisanıj, taslağa son şeklini verip gelecek toplantıya getiriyor. Böylece üzerinde çalışılan kelimelerin Zazaca da değişik bölgelerde kullanılan bütün karşılıkları tespit ediliyor. Bu toplantılarda sözcüklerin eğer varsa farklı telaffuz biçimleri ve eşanlamlıları tespit ediliyor. Eşanlamlı kelimelerin tümü standart sözcük olarak alınıyor. Ancak farklı telaffuz biçimlerinden toplantıda ortak tespit edilen bir kelime standart olarak alınıyor, diğerleri ise varyant olarak sözlükte yazılıyor.
Ramazan Namık Berdibek: Standardizasyon çalışmaları nedeniyle Vate’ye yönelik bir takım eleştiriler var. Bu eleştirilerin başında Vate’nin yeni bir dil türettiği iddiaları var. Gerçekten Vate yeni bir dil mi türetiyor?
Seyîdxan Kurij: Vate Çalışma Grubu’nun amacı yeni ve eklektik bir dil yaratmak değil, tam aksine var olanın anlaşılabilmesi için standartlaşmaya gidiliyor ve dil geliştirilip güçlendiriliyor. Struktur olarak ta mümkün olduğu oranda farklı şivelerdeki ortak formlar tercih edilerek ilk etapta Zazaca konuşanlar arasında yazılı iletişimin kolaylaştırılması hedefleniyor.
Vate Çalışma Grubu, bazılarının yaptığı gibi “illa da Zazaca olsun” diye çok zorunlu olmadıkça yeni sözcük türetme yoluna gidilmiyor. Öncelikle halk arasında kullanılan sözcükleri ortaya çıkarmaya çalışıyor. Zazacada olmayan yeni şeyler içinde, özellikle terminolji (kavramlar) alanındaki çalışmalarda dilin kurallarına göre ve belli bir sistem ile yeni sözcükler de tespit ediliyor. Tercih edilecek sözcükler eğer Zazaca konuşulan yörelerin birçoğunda ortak değilse, başka kriterler dikkate alınıyor. Sözcük ile ilgili etimolojik bir araştırma yapılıyor, Kürtçenin diğer lehçelerindeki yazılış biçimine, yörede konuşulan diğer dillere ve özellikle Farsçaya bakılıyor. Tüm bu veriler değerlendirilerek tercih edilecek sözcük seçiliyor. Eğer sözcük yabancı bir dilden gelme ise orijinal dile yakın olan biçimi tercih ediliyor. Toplantılarda belli bir konuda mutabık kalınmazsa çoğunluğun görüşüne başvuruluyor ve çoğunluğun kararı bağlayıcı oluyor.
Ramazan Namık Berdibek: Vate’nin Zazacaya bakışı nedir? Daha net bir ifadeyle Zazaca’yı bir lehçe mi yoksa ayrı dil olarak mı görüyor?
Seyîdxan Kurij: Vate Çalışma Grubu yazılı olmasa bile bu konuda bir görüşü vardır. Bu toplantılara katılan herkes kendisini Kürt, Zazacayı da Kürtçenin bir lehçesi olarak görüyor. Yalnız çoğu zaman bilerek ya da bilmeyerek Kürtçe denince özellikle Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de hemen akla Kurmancca lehçesi geliyor. Oysa bu anlayış ve bu bakış açısı doğru değildir. Kuzey Kürdistan’da gerek Kürt aydınları arasında gerekse Kürt siyasi hareketleri arasında artık kabul edilmiş, ortak anlayışa göre Kürtçe denince Kürtçenin Kurmancca, Soranca, Goranca (Hewremice), Lurca ve Zazacadan oluşan bütün lehçeleri anlaşılıyor. Yani bu lehçelerin hepsi birden Kürtçeyi oluşturuyorlar. Bunlardan birisi dil diğerleri onun lehçeleri değildirler. Bu lehçelerin hepsi eşit bir statüye sahiptirler ve hayatın her alanında eşit bir muamele görmeliler. Vate’nın anlayışı budur.
Ramazan Namık Berdibek: Vate kimlerden oluşuyor? Vate grubunda yer almak isteyen kişilerin hangi kriterlere sahip olması gerekiyor?
Seyîdxan Kurij: Toplantılara katılan kişilerin siyasal görüşleri değil ama toplantılara sunabileceği katkı esas alınıyor. Bu nedenle toplantılarda çok farklı siyasal görüşlerde olan arkadaşlar katılıyor. Katılımcıların Zazacanın konuşulduğu değişik yörelerden olmalarına, çalışmanın kalitesi açısından dikkat ediliyor.
Katılımcıların Zazaca ile bir biçimde ilgili olması gerekiyor. Toplantılar da alınan kararlar katılımcılar tarafından yazı dilinde kullanılıyor.
Vate Çalışma Grubu, çalışmalarına Avrupa’da başladı ve ilk başlarda katılımcılar sadece Avrupa’dan idi, ancak 2005 yılından itibaren toplantıları ülke’de yapmaya çalışılıyor ve dolayısı ile artık ülkeden Vate toplantılarına katılanlar oluyor.
Ramazan Namık Berdibek: Vate toplantılarında ne tür çalışmalar yapılıyor? Bu çalışmaların kalıcılığı sağlanabiliyor mu?
Seyîdxan Kurij: Vate, toplantılarında standartlaşmayı hedefleyen birkaç işi bir arada yapmaya çalışıyor:
a) Önem ve aciliyetine göre değişik imla kurallarının tespiti her toplantıda gündem maddelerinden biri oluyor.
b) Değişik alanlarda müşterek bir terminolojinin tespiti toplantıların bir diğer konusu. Örneğin, hukuk, edebiyat, eğitim, askeri, bilgisayar, idari, dil ve benzeri konularda terminoloji oluşması için önemli çalışmalar yapıldı. Ve terminoloji çalışması devam ediyor.
c) Gramerle ilgili değişik konular ele alınıyor ve bazı tespitler yapılıyor. Örneğin isim, sıfat, zamir, edat ve diğer kelime çeşitlerinin bazı formları tartışılıyor ve müşterek formların tespitine gidiliyor.
d) Diğer çalışmaların yanında Kırdki’nin mümkün olduğu oranda bütün şive ve ağızlarının sözcük dokümantasyonu yapılıyor.
e) Bu toplantıların sonucu tespit edilen sözcüklerden bir sözlük hazırlanıyor.
İlk sekiz toplantının sözcüklerinden oluşan sözlük iki yıl önce İstanbul’da yayınlandı. Bu sözlüğün genişletilmiş ikinci baskısı 2004’ün Aralık ayında İstanbul’da Vate Yayınları tarafından yapıldı. Bu baskıda son 12 toplantıda tartışılan sözcüklere yer veriliyor. 16 toplantının çalışma sonuçlarının yer aldığı üçüncü baskı, 2009 yılında İstanbul’da yine Vate Yayınları tarafından basıldı. Ayrıca imla ve gramer üzerine yapılan çalışmalar 2005 yılında İstanbul’ da Vate Yayınları tarafından Rastnuştişê Kırmanckî (Zazakî) adı ile yayınlandı.
Ramazan Namık Berdibek: 1996’dan bu yana kaç toplantı yapıldı? Ve toplantıda alınan kararların kalıcılığı nasıl sağlanıyor?
Seyîdxan Kurij: Şu ana kadar 21 toplantı yapıldı. Bu toplantıların ikisi Almanya’da, biri Federal Kürdistan’ın başkenti Hewler’de üçü Diyarbakır’ da 12’si İsveç’ te biri Dersim’de, yine bir toplantı Mardin’de ve son toplantı da Bingöl’de yapıldı.
1997 yılının mart ayında yapılan ikinci Vate Çalışma Grubu toplantısında bir derginin çıkarılması kararı alındı. Derginin çıkarılma gerekçeleri arasında toplantı kararlarının yayınlanması ve alınacak kararların pratikte uygulanması gibileri de vardı. Oluşturulan Vate redaksiyonuna dergiye gelen yazıların toplantı kararlarına uygun olarak redakte edilmesi sorumluluğu verildi. Böylece toplantılarda alınan kararların pratik de uygulanmasının yolu açıldı.
Vate dergisi şu ana kadar 37 sayı çıktı. Vate dergisi Zazacanın gelişip serpilmesi için şu ana kadar bu alanda atılmış en önemli adımdır. Birçok Kürt dilbilimciye göre Hawar dergisinin Kurmanci için oynadığı rolü Zazaca için de Vate Dergisi oynamaktadır. Yani Kurmanci için Hawar’ın anlamı ne ise Zazaca içinde Vate’nin anlamı odur. Ayrıca Vate Dergisi bugüne kadar gerek zengin içeriği ve yazıların kalitesi bakımından, gerekse yayın yaşamını sürdürmedeki ısrarı ve okuyucularının aktif desteği bakımından bir ilktir.
___________