zazaki.net
05 Teşrîne 2024 Sêşeme
Girdîya Karakteran : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
14 Kanûne 2010 Sêşeme 22:05

Zazaca Kürtçenin Bir Lehçesidir

Zeki Alimoğlu

Son yıllarda Zazaca’nın ayrı bir dil ve Zazaların da ayrı ırk (ulus anlamında) olduklarını yazan makaleler yayınlanmaktadır. Yazmaya karar verince farklı kaynaklardan bilgi derledim. Yazdıklarımın en doğrusu olduğu iddiasında değilim ancak meseleye önyargısız baktığımı belirtmeliyim.

Dilbilimcilerin ittifak ettikleri husus, Kürtçe’nin Hint-Avrupa dil ailesinin İran kolunun kuzeybatı alt grubuna mensup olduğudur.

Mehrdad R. İzady, Kürtler adlı eserinde Kürt dilinin iki ana kol olarak geliştiğini kaydetmektedir:

1) Kurmanci ana kolu: Bahdinani (kuzey Kurmanci), Sorani (güney Kurmanci) ve Kelhuri olarak üç lehçeye ayırır.

2) Pehlewani ana kolu: Dimilî (Zazaki) ile Gorani olarak iki lehçeye ayırır.

Peki, bu iki ana kolun ortaya çıkışı ne zaman ve nerede olmuştur?

İzady, Kürt dilinin Hint-Avrupa dil ailesinden M.Ö. 5-6. yy.da Medce veya Proto-Kürtçe’den geliştiğini ve anavatanının Hakkâri bölgesi olduğunu söyler.

Proto-Kürtçe (Ön Kürtçe, Kök Kürtçe) yaklaşık olarak M.S 5. yy.da Kurmancî ve Pehlewanî kollarına, M.S. 8-11. yüz yılları arasında Bahdînanî, Soranî, Goranî, Kelhurî ve Zazakî (Dimilî) lehçelerine ayrıldığını söyler.

Bugün kullanılan Kürtçe’nin dört lehçesi arasındaki fark, Türkçe’nin Gagavuz, Altay veya Kazak lehçeleri arasındaki farktan çok daha azdır. Goranî ve Zazakî arasındaki fark daha da azdır.

Ziya Gökalp, “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adlı çalışmasında, Kürt dilini beş lehçeye ayırır: Kurmanc, Zaza, Soran, Goran, Lor. Gökalp, “Hepsi birer dildir ve hepsi çeşitli lehçelerden oluşur. (…) Bu lehçeler birbirine tamamen yabancı değildir. (…) Hepsi ‘Kadim Kürtçe’ adı verilen eski bir Kürtçe’den türemişlerdir.” demektedir.

16. yy.da yaşamış olan Şerefxan Bedlisî, Şerefname adlı eserinde Kürt dilini dört lehçeye ayırır: Kurmancî, Lorî, Kelhurî, Goranî.

Tarihçi ve filolog olan Peter Lerch Kürtçe’yi beş lehçeye ayırır: Zazakî, Kurmancî, Kelhurî, Gûranî (Goranî), Lûrî.

Oscar Mann, Kürtçe’yi batı, güney ve doğu olarak üçe ayırır. Mann, Goranî ve Zazakî’yi ayrı bir kol ya da lehçe olarak görmüyor; ayrı bir dil olarak görüyor.

Saane, “Gramer of Kurmanji or Kurdish Language” adlı eserinde Kürtçeyi üçe ayırır: Yukarı Kurmancî, Aşağı Kurmancî, Lorî-Zazakî (Hewramî ve Goranî).

Kürt dil bilimci Cemal Nebez Kürtçeyi dört lehçeye ayırır: Kuzey Kürtçesi, orta Kürtçesi, güney Kürtçesi, Goranî-Zazakî.                        

Jost Gippert, 4 Mayıs 1996 tarihinde verdiği ‘Zazaca’nın Tarihi Gelişimi’ adlı konferansta Zazaca’nın, Uriranisch (En eski İran dili)’den kök alarak M.Ö. 550 yıllarında kuzey batı ve güney batı İran ana kollarına, M.Ö. 200 yıllarında Partça’ya, M.S. 8-9. yy.da Goranî ve Zazakî’nin geliştiğini yazar.

Gippert, Zazaca ile aynı tarihlerde Partça’dan ayrılan kolunun Kürtçe ve Taysi dillerine ayrıldığını da ilave eder. Netice olarak, aynı kökenden gelişen (kuzey batı İran) iki dilin ayrı diller oldukların kaydeder. Gippert’ın tarihi gelişim, tarih itibariyle İzady ile örtüşmektedir.

Gippert’in ‘İranî Diller Soyağacı’ şemasını Ali Ersoy ters yüz ederek yayınlıyor. (03.07.2007) Yani, Zazaca ve Goranî’nin batı İran, kuzey-batı İran ve Partça’dan geliştiğini, Kürtçe, Taysi ve Beluci’nin batı İran, güney İran, eski İran ve orta İran dilinden geliştiğini kaydeder.

Gippert, Zazaca’nın neden Goranî’den 1100 yıl sonra yazılı eser verdiği sorusuna hiç değinmiyor.

Oskar Mann’ın izinde yürüyenler nedense Mezopotamya’ya uğramayı akıl etmiyorlar.

Genel olarak Dilbilimciler Kürt dilini dört lehçeye ayırırlar: Kurmancî (Kirdasî), Soranî, Kirmanckî (Kirdkî, Zazakî-Goranî), Lorî.

Goranî M.S 9. yy.da ilk yazılı eser veren Kürt lehçesidir. İslamiyet sonrası ilk Kürd şair Balûlî Dana/Behlûlî Mahî (?-837?) Dewrey Balûl, Abbasiler döneminde yaşayan Keldani alimi İbn Wahşiyye (Ö. 908) 30 civarında Kürtçe kitabı bizzat gördüğünü, üzüm ve hurma ile ilgili iki eseri Kürtçe’den Arapça’ya çevirdiğini yazar. Çağının büyük alimi olan Ebu Hanife Dinaweri (820-896) Arapça yazdığı Kitab’n-Nebat’ (Botanik Kitabı)’ta bitki (Örneğin, gendela - gendar) ve çiçek adlarını Kürtçe olarak yazar. Erdelan Beyliği (1168-1867) sarayında Goranî ‘zerafet ve edebiyat dili’ olarak kullanılmıştır. Baba Tahirê Uryan (935-l010/1020) Lekî (Goranî lehçesi) diliyle ‘Rubiat’ yazmıştır. 17-18. yy.dan sonra Goranî gerilemeye başlamıştır.

Kurmancî ve Soranî lehçelerinde 11. yy.dan itibaren yazılı eserler verilmiştir. Ezidîlerce Peygamber olarak kabul edilen Şeyh Âdi’nin ilahileri olan Cilwe Goranî, kutsal kitabı olan Mishefa Reş Kurmancî lehçesiyla yazılmış. Elî Herîrî (1010-1078) Diwançe, Hakkarili Mele Ahmed (1417-1494) Mevlud, Selim Suleman Yusuf ile Züleyha (1586), Melayê Cizîrî (1566-1707) Mem û Zîn… gibi sayısız edebi eser veren alim, şair, destancı, tarihçi sayabiliriz. Son 300 yıldakileri saymıyorum. Kuzey Irak Bölgesinde her iki lehçe ile eğitim yapılmaktadır.

Zazaca lehçesi ile bilinen ilk yazılı eser Peter Lerch’in Textslerdir (1856/57). Daha sonra Ehmedê Xasî’nin Mewludê Kirdî (1899) ve Osman Efendîyo Babij’ın Mewluda Nebî (1933) adlı eserlerdir. 1980’lerden sonra Zazaca lehçesinde gramer, sentaks, fonetik, sözlük, türetme, sözcük, tarama, deyim, atasözü çalışmaları yanında şiir, hikaye, roman, araştırma, dergiler, filmler Türkiye ve Avrupa’da yayınlanmaktadır. Böylece Zazaca yok olmaktan kurtulmuştur.

Bu arada ‘Zaza ve Dimili’ kelimeleri hakkında birkaç söz söyleme gereğini duyuyorum. Evliya Çelebi, Seyehatname’sinde Çabakçura (1611) geldiğinde Çekvani, İzoli, Halti ve Zaza Kürt aşiretlerini sayar. Evliya Çelebi Zaza aşireti ve Zaza dilinden de bahseder.

Minorski ve Ludwig Paul, Zazaların orijinal adı olan Dimili’nin antik/kadim adı Deylemi olduğunu, bu kelimenin fonetik değişime uğrayarak ‘Dimili’ye dönüştüğünü, Dimililerin kuzey batı halklar olduklarını, yani Kürt olmadıklarını iddia ederler.

Ünlü tarihçi el-Zehebi (1274-1348) Muitebihu’n Nisbe adlı eserinde Dünbüli Kürd kabilesinden söz eder ve bu aşiretin Musul civarında yaşadıklarını kaydeder. Hadisçi Ebu Tahir es-Sılefi (?-Ö.1180) Mu’cem’s Sefer adlı eserinde, hocası Rıdvan bin İbrahim bin Memlân’ı Kürd Dünbüli aşiretine mensup olduğunu tanıtır ve ardından Deylemi bir alimin yaşamını anlatır. Yaklaşık 850 yıl önce yazılan bu eserde Dünbülilerin Kürt kabilesi, Deylemilerin ise ayrı bir millet oldukların anlıyoruz. Soy bilgini İbni Nuqta el Hanbeli (1363-1442) İstidrak adlı eserinde Dünbülileri Kürt kabilesi olarak kaydeder. Bu belgeler hiçbir kuşkuya yer bırakmadan Minorski, Mann ve savunucularını tekzip etmektedir.

Sözel ve yazılı dil bütün kültürel değerleri (edebiyat, folklor, tarih, gelenek, adet, inanç, müzik vs). nesilden nesile aktaran araçtır. Bir milleti ana diliyle bağı koparıldığında o birey/toplum, millet olma vasfını kaybeder. Bu bireyin/toplumun başının koparılıp yeni bir baş takmaya benzer. Onun için sömürgeciler sömürgelerinin maddi değerleri ile birlikte dillerini de ortadan kaldırırlar. İngiliz, Portekiz ve İspanyol göçmenlerin Amerikan yerel dillerini ortadan kaldırdıklarını görüyoruz. Bu olay bazen Türkiye’deki gibi yasaklayarak ve bilinçli olarak asimile ederek, bazen de tarihi seyir içinde yavaş yavaş olur. Bazen olay tersine gelişim gösterir.(Güçlü kültürün zayıf olanı asimile etmesi şeklinde olur.)

Başlangıçta Türklerle kader birliği etmiş olan Kürtler, Cumhuriyet kurulduktan sonra 1924’te Kürt ve Kürt dili yok sayıldı. Kürtçe konuşana o günün koşullarında ağır para cezası getirildi. Resmiyette Kürde ve Kürtçeye yer yoktu. Kürtlerin maddi kültürel değerleri ya yok edildi ya da sahiplenildi.

20. yy.da Kürde ve Kürt diline yapılan bu yok sayma/yasaklama, dünya’da eşi ve benzeri sanırım yoktur. Yasaklama Kurmanca ve Zazaca ayırımı yapılmaksızın getirildi. Kurmancî çok konuşulan ve yazılı eserleri olduğu için, medreselerde dersler Arapça ve Kurmancî olarak gizli verilmeye devam edildi. Zazaca yazılı eser eksikliği nedeniyle bu yasaktan çok etkilendi. Buna rağmen birçok hoca medreselerde dersleri Arapça ve Zazaca vermeyi sürdürdüler.

Cumhuriyet döneminde hazırlanan gizli raporlarda Kürtler hep tehlike olarak görülmüştür. Genel Müfettiş İ. Tali Öngören’in 1928 ile 21 Aralık 1931 tarihli raporları, Mareşal Fevzi Çakmak’ın 18 Eylül 1930 tarihli raporu Kürtlerle ilgilidir. Çakmak Dersim ve Erzincan’da kısmı tedip önermektedir.

İsmet İnönü’nün 1935 yılında hazırlayıp Atatürk’e sunduğu raporda ”Erzincan Kürt merkezi olursa Kürdistan’ın kurulmasından korkarım. Van, Muş, Erzincan ve Elazığ’da acele Türk kütleleri kurmalıyız.” der. Erzincan ve Elazığ’da proje hayata geçiriliyor.

İnönü’nün raporundan sonra Genel Müfettiş Abidin Özmen Bitlis, Diyarbakır, Van, Hakkari, Muş, Mardin, Urfa, Siirt ileri için detaylı rapor hazırlar ve 07.12.1936 tarihinde Umumi Müfettişler Konferansı’nda yetkililere sunar.

Bu raporların hepsinde, ayrım yapılmaksızın Kürtlük tehlikesi ve alınması gereken önlemler anlatılmaktadır.(Hiç birisinde Zaza Kurmanc ayrımı yok). Yalnız Or. İzzeddin Çalışlar tarafından yazılan 1933 veya 1934 yılında 100 adet basılan (gizli) ‘Dersim Raporu’ adlı kitap’ta ağırlıklı olarak Dersimlilerin Türk olduklarını ve aslını kaybettiklerini yazmaktadır.

Gerek Osmanlı Devleti döneminde ve gerekse Cumhuriyet döneminde meydana gelen bütün ayaklanmalar, Türk, Kürt ve yabancı tarihçiler tarafından “Kürt Ayaklanmaları” olarak adlandırılmıştır. Eski Cumhurbaşkanı Demirel PKK’yi kastederek “Bu 29. Kürt Ayaklanmasıdır” dedi? Koçgiri ve Şeyh Said ayaklanmaları aslında Zaza Kürtlerinin bir kıyamıdır. Tunceli’de uygulanan vahşet -ki burada ayaklanma yok- raporları ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının idam kararları da bu meyandadır. Yerli ve yabancı tarih kitaplarına baktığımızda “Kürt Ayaklanmaları” olarak yazıyor. İstiklal Mahkemeleri kararları da bunu doğruluyor. Buna bir örnek vererek yetineceğim:

Şark İstiklal Mahkemesi, 28 Haziran 1925 günü mahkeme kararında, “….Kararda, ayaklamanın çıkış ve yayılma sebepleri ayrıntılı olarak (…) din ve şeriat araç yapılarak, gerçekte bağımsız bir Kürdistan kurmak amacına yönelik olan Şeyh Said ayaklanmasının (…) seksen bir sanıktan;

1-Asiler Reisi Şeyh Said (başta sayılarak) 49 sanık ayaklanmanın asıl suçluları olarak idama mahkum edildiler. (…)” diye özetliyor kararı Ergün Aybars İstiklal Mahkemeleri adlı kitabında. Mahkeme kararında dün Zazalar Kürt idiler, bugün ise en yüksek tepeden bile Kürt olmadıkları söyleniyor. Şimdi tam sorma zamanı, dün söylenenler mi doğru yoksa bugün söylenenler mi?

Munzur Çem, “Arap, Fars, Selçuklu ve Osmanlı kaynaklarında Zazalar hep ‘Kürt’ olarak kaydedilmiştir. Aynı durum Ermeni, Rus, Avrupa ve Amerika kaynaklarında da vardır. Cumhuriyetin bütün gizli raporlarında da aynı bilgiler var.” diyor. Haydi diyelim yabancılar art niyetli, Selçuklu ve Osmanlılar da mı art niyetlidir? Biraz izan, insaf ve vicdan, biraz da tarih bilgisi yeterlidir bu gerçeği görmek için. 

Devlet tarafından uzun yıllar inkar edilen Kürt ve Kürt dili yeni yeni -resmi olarak yasak olmasına rağmen ve bir paradoks olarak- yasağın kaldırıldığı, konuşmanın ve yazmanın serbest olduğu siyasiler tarafından söylense de, halâ TBMM’de Kürt dili ‘Bilinmeyen bir dil olarak’ Meclis tutanaklarına geçirilmektedir. Bu ne yaman çelişki!

Evet, belirli bir rahatlama var ki bunları yazabiliyorum. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde açılan Yaşayan Diller Enstitüsü ve TRT Şeş bu alanda atılan önemli adımlardır. Henüz yasalara girmiş bir şey ortada olmasa da.

Eskiden devlet, “Kürt de Kürtçe de yoktur”, sonra, “Kürt de Kürtçe de var ama, Kürtçe 200-300 kelimelik basit ve karma (Arapça Farsça) bir dildir” demeye başladı. Tutmadı, çünkü mızrak çuvala sığmıyordu. Söyleyenlerin bile yüzü kızarıyordu. Kürt dilinin gelişmiş bir dil olduğunu herkes gibi elbette devlet adına fikir yürütenler de biliyordu.

1970’lerin sonlarında Hayrı Başbuğ’un ”İki Türk Boyu: Zaza ve Kurmaclar” adlı küçük bir kitabını okumuştum. Kitapta, Kürtlerin Saka Türklerinden geldiklerini yazıyordu, ağırlıklı olarak Zazalar konu ediliyordu. Zazaların Kürt olmadıklarını, ayrı bir millet olduklarını işleyen ve o günün politikasına uygun bir yayındı. Kitap ülkücülerin elinden düşmüyordu. Günümüzde aynı düşünceler benzer kişilerce savunuluyor olması oldukça düşündürücü. Bir kısım Alevi Kürtler de bu değirmene su taşıyor.

Avrupa’da başlayan ve son zamanlarda Türkiye’de Zazaca ile ilgili şiir, roman, sözlük, dergi, Web Sitelerinde makale, araştırma vs. yayınlanmaktadır. İşin uzmanı olan ve Zazaca için emek harcayanlara minnettarız. Kafaları karıştırmak için yazanlara da Allah akıl ve fikir nasip etsin.

Son yıllarda bazı Zaza kardeşlerimiz “Zazaca’nin bağımsız bir dil olduğunu, Kürt dilinin bir lehçesi olmadığını ,ayrı bir Zaza ırkı olduğunu” yazmaktadırlar. Bu ne kadar bilimseldir, kime hizmet ediyor, niye yapılıyor, çok kişiler gibi ben de anlamaya çalışıyorum. Yanlış anlaşılmasın, gerçekten böyle bilimsel çalışmalar varsa, elbette kabul edilir. Tarih boyunca -son 20-30 yıl hariç- Zazalar kendilerini hep Kürt olarak tanımlamışlar, kanımca doğru olan da budur.

“Devletin Kurmanclara yaptığı zulmü, şimdi de Kurmanclar Zazalara yapıyor” demek insaf ölçüleriyle bağdaşmaz. Bu güne kadar hiçbir yayın organında böyle bir yazı okumadım. Bence bu düşünce, ya bir ön yargıdır ya da konuyu bilmemektir. Neden Zaza ve Kurmanc kavga ettiriliyor? Niye Zaza Kurmanc ayırımı yapılıyor? Azeri Türkü ile Özbek Türkü kavga ediyor mu? Projenin belli yerlerde hazırlanıp piyasaya sürüldüğü apaçık ortadadır.

Zazaca gelişim göstermemişse, Kurmancların ne günahı var? Kurmanclar mı Zazaca’yı yasakladı? Devlet yasağı herkese şamildi. Büyük bir baskı ve zulüm vardı. Ama bizler çocuklarımıza ana dillerini öğretebildik mi? Zaza anne, çocuğuna dilini öğretti de, Kurmanclar mı engel oldu? Sokaklarda Zazaca konuşan kaç çocuk var?

Selçuklu ve Osmanlı döneminde yasak yoktu. Niye yaklaşık bin yüz yıl yazılı eser verilmedi? O zamanda mı Kurmanclar engel oldu? El insaf! Görevimiz birbirimizi anlamak, gerçeği bulmaktır, suçlamak hiç değil.

Bireyin kendi isteğiyle -ahlakî olamasa da- bir başka sosyolojik gruba dahil olması kendi tercihidir. Önemli olan baskı ve zorlamanın olmamasıdır. Dil,ulusu meydana getiren en önemli etmendir. Bir ulusu yok etmek istiyorsan dilini değiştirmek yeterlidir.

Kürt dili ile ilgili bir kısım verileri sunmaya çalıştım. Zazaca, Kürt dilinin bir lehçesi olduğunu dil bilimciler söylüyor. Aksini iddia edenlerde var. Sosyal bilimlerde gerçeğin değişebilirliğin farkındayım. Yeni bilgiler, eski bildiklerimizi gözden geçirmemize neden olabilir. Yanlışta ısrar, bilimsel bir davranış değil, ideolojik bir saplantıdır. Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu ileri sürenlerin argümanları, Kürtçe’nin bir lehçesi olduğunu ileri sürenlerin argümanlarının yanında, bence çok zayıf kalıyor. Takdir edersiniz ki bütün belgeleri bu makalede zikretmek mümkün değil.

Yazımı yazmadan önce ve yazma sırasında çok sayıda makale, dergi, kitap, ansiklopedi okudum. Web sitelerinde çok mesai harcadım. Ben, gerek Vate Çalışma Grubu, gerek Zazaca Dil Enstitüsü ve gerekse bağımsız çalışanların, Zazalara ve Zazaca’nın edebî bir dil olmasına hizmet ettiğini düşünüyorum. Maalesef farklı amaçlar peşinde koşanlar da var. Zamanla bu ayrılığın giderileceğini ve ‘aklı selim’in galip geleceğine inanıyorum. Bu temennim, ‘bilimsel verileri bir kenara atalım’ olarak algılanmasın.

Birlikte verilen mücadele sonucu, Kürtlerin dünya gündemine girdiği, ülkemizde Kürt açılımın konuşulduğu bir dönemde, Zazaca’nın en üst düzeyde gündeme getirilmesi oldukça düşündürücü

Yazıma böl, parçala ve yut politikasına, tarihimizden iki örnekle son vereceğim:

Şeyh Said Ayaklanmasında Dersim’e yardım için gönderilen elçilere olumsuz cevap verilir. O sırada Elazığ Valisi Ali Cemal Ovacık yöresi gezisine çıkıyor ve ”Ağalar, Gazi’nin size selamı var, Munzur suyundan bir yudum içerek, içtiğim suya yemin ederim ki, O (M. Kemal) Alevi’dir. Dünya’daki bütün Alevileri ihya edecektir. Ben de Alevi’yim.” diyordu. Hayati derecede önemli olan yardım yapılmadı ve bu oyuna kanan bir kısım Alevi Kasımla birlikte Şeyh Said’i teslim etti. Biri Alevi Zaza Kürdü, diğeri Sünni Zaza Kürdüydü.

Kaderin cilvesine bakın ki, 1937-l938’de Devlet Dersimi yakıp yıkarken, on binlerce Alevi Kürdü öldürürken, insanları mağaralarda fareler gibi zehirlerken, Sünni Kürtler onların yardımına gitmediler/gidemediler ve gözyaşlarını içlerine akıttılar.

Ne yazık ki, tarih bu tür acı olaylarla doludur.

_________________    

Kaynakça:

·          Mehrdad İzady, Kürtler, Doz Yayınları, 2004

·          Selim Temo, Kürt Şiir Antolojisi, Agora Kitaplığı, C. I, II, 2007

·          Şerefhan, Şerefname, Deng Yayınları, 2009

·          Kürtçeyi Tanıyalım, İstanbul Kürt Enstitüsü Web Sitesi

·          Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, 2004

·          Saygı Öztürk, İsmet Paşa’nın Kürt Raporu, Doğan Kitap, 2007

·          M. Bülent Varlık (Yayına Hazırlayan), Umumi Müfettişler Toplantı Tutanakları -1936, Dipnot Yayınları, 2010

·          İzzeddin Çalışlar, Dersim Raporu, İletişim Yayınları, 2010

·          M. Kalman, Belge ve Tanıklarıyla Dersim Direnişleri, Nûjen Yayınları, 1995

·          Doç. Dr. M. M. Güler, Doç. Dr. İ. Çapak (Yayına Hazırlayanlar), II. Bingöl Sempozyumu,  Bingöl Belediyesi Yayınları, 2009

·          Doç. Dr. Ergun Aybars, İstiklal Mahkemeleri, Kültür ve Turizm Bak. Yayınları, 429, 1982

 

Makalenin Alındığı Kaynak: www.bingolonline.com

Na xebere 50846 rey wanîyaya
ŞÎROVEYÎ
DİLİMİZ
GORAN
ZAZAKİ KURDİNİN EN ESKİ FORMUDUR. ZAMAN İÇİNDE KELİMELER DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMIŞTIR VE KURMANCİ OLUŞMUŞTUR.ZAZAKİNİN KELİME FORMLARI İLE KURMANCİNİN KÖKENİ AYNIDIR.ÖRNEĞİN KURMANCİ GENEL OLARAK ÇOĞU KELİMENİN "M"LERİNİ "B"LERİNİ"V" YE DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜR. NAME NAV ZIMISTON ZIVISTAN , KURMANCİ ZAZANIN "D"LERİNİ ATMA EĞİLİMİ GÖSTERMİŞTİR. KERD KIRD KIR MERDIM MERIM MERIV HEMBAZ EMBAZ HEVBAZ HEVBAL HEVAL
19 Gulane 2013 Yewşeme 21:05
Aylin
DareALİdersimaREŞ
Zaza ile kurmacın ataları dilleri birdir fitnelere gelmeyin
17 Nîsane 2011 Yewşeme 04:28
Dersima me
zazaki43
Kırmanci , sorani , zazaki konu kapanmıştır..!
17 Nîsane 2011 Yewşeme 01:21