Türkçe Sözlüklerde Kürdler
900-1900 yılları arasında gerek Türkler gerekse başka milletler tarafından Türkçeye yönelik tek dilli veya çok dilli manzum mensur 400 civarında sözlük hazırlanmıştır. Bu sözlüklerde Kürd/Ekrâd ve Kürdistan maddelerine yer verilmiş, kimi zaman da bazı kavramların Kürdlerce kullanıldığı belirtilmiştir.
Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072’lerde yazılan “Divan-ı Lügatit’t-Türk”ün iç kısımlarında, her ne kadar Kürdlere yer verilmese de, eserin sonunda yer alan dünya haritasında “Erzu’l-Ekrad (Kürdlerin Toprakları)” ibaresi geçmektedir. Bu eserden sonra Harezm Türkçesi (9-12.yy) döneminde Zemahşeri (ö.1144) tarafından 1127-1156 yılları arasında yazıldığı düşünülen ve h.1283/m.1866 yılında istinsah edilen “Mukaddimetü’l-Edeb (Kahire Millī Kütüphanesinde (Talat 65))”in farklı bir nüshasında “Furāt: [ṭatlu āb-u , ṣu] // ç. Ø , (T. çok tatlı su, Kürdistanki Fırat nehri)” denilmiştir (Zahraa Sarmad Hussein Arnawtee, 2023, ss:56).
İranlı şair Sadî’nin “Bostan” isimli eserinin 14. yy.da Hoca Mes‘ûd (1300-1370) tarafından 1354 yılında yapılmış olan Türkçe manzumesi “Ferhengnâme-i Sa‘dî”de bir etnik unsur olarak “Kürd” sözcüğü kullanılmıştır (Hidayet Kuroğlu, 2022, ss:10).
Anadolu sahasında 1368 yılında yazılan “Çulluk Kapan Lügati”nde “Kürd (128b 3/2, Muhsin Uygun, 2014, ss: 269)” ve “Ekrād” (Cem‘-i Kürdī (19a5/1; Muhsin Uygun, 2014, ss:45) maddeleri bulunmaktadır.
Pîr Mehmed Bin Yusuf El Ankaravî tarafından 15. yy.da yazılan “Lugat-ı Karapîrî” isimli Arapça-Türkçe sözlükte “el-Ekrâd” maddesi “bi’l-fethi cem‘’l-Kürd (Rıfat Kemal Doğan, 2014, ss:309)” şeklinde tanımlanmıştır.
Fevri b.‘Abdullah tarafından 1487 yılında yazılan “Miftāhu’l Ma‘āni” isimli sözlükte “birinc Kürd: bahādur Kürd: Vilāyet Kürdistan (Ümit Çağdaş, 2019, ss:78)” denilmiştir.
Fevri b.‘Abdullah tarafından 1487 yılında yazılan “Miftāhu’l Ma‘āni” isimli sözlükte “Kürd” ve “Vilâyet-i Kürdistan (Ümit Çağdaş, 2019, ss:78)” ifadelerinin bulunduğu kısım (54b 7. satır)
Muğlalı İbrahim Şâhidî Dede’nin (öl. M. 1550) 1514 yılında yazdığı “Tuhfe-i Şâhidî”nin Bosnalı Atfî Ahmed Efendi tarafından h.1123/m.1711 yılında “Şerh-i Tuhfe-i Şâhidî” ismiyle yapılan şerhinde;
Tü dimekdür şüh dimek heybet şükûh
Oldı Kürdistân’da bir tağ Kirdekûh
şeklinde verilen beyit için “Kirdekûh Fârsî’dür. Kirde kâf-ı ‘Arabî’nün kesri ve âhirinde hâ-ı ‘alâmetle Kürdistân’da bir büyük tağun adıdur ki kavminün ekseri melâhide imiş dirler” (Hasan Ekici, 2017, ss:430) açıklamasında bulunulmuştur. Murad Molla’nın 19. yüzyılda hazırlamış olduğu “Tuhfe-i Şahidî Şerhi”nde de aynı beyit verilip şu ifadeler kullanılmıştır: “Kirdkûh kaf-ı Arabiyyenin kesri ve ra vü dalın sükûnlarıyla diyâr-ı Kürdistânda bir cebelin ‘alemidir. Ma’nâ-yı Türkîsi müdevver dağ demekdir” (Tuba Demirci, 2013, ss:129).
16. yy Osmanlı alimlerinden Kemal-Paşazade tarafından 1523-36 yılları arasında yazılan “Dekâyıku’l-Hakâyık” isimli Farsça-Türkçe sözlükte ‘Kürd’ sözcüğü için “Kâf-ı ‘Arabînün zammesiyle olıcak ben-i âdemden bir sınıfdur ki lisân-ı Türkîde de ana Kürd dirler, ol sınıfın olduğı yerlere Kürdistan dirler”(Abdullah Karaca, 2002, ss:83)” denilmektedir.
Deşîşî Mehmed b. Mustafa b. Lutfullah’ın 1580 yılında tamamladığı “Lügat-i Deşîşe/Tuhfetü’s-Seniyye” isimli sözlüğünde “Kürd: Kâf-ı ‘Arabîyle bir meşhûr tâ‘ifedür ve bahâdur ve kavî ma‘nâsına da gelir. Sürûrî Şerh-i Dîvân-ı Hâfız’da Kürd kâf-ı ‘Arabîyle bir kavmün ismidür ve pehlivân mâ‘nâsına da isti‘mâl olınur diyü bu ma‘nâya Hâce Hâfızun bu beyitni şâhid îrâd eylemiş:
Zînhâr ez-âb-ı şimîret ki şîrân-râ ez-ân
Teşne-leb-i Kürdî vü Kürdân-râ der-âb endahtî
(Ramazan Tugay Özdemir, 2024, ss:350)” denilmiştir.
Yani
Asla senin kılıcının suyundan aslanlara verme,
Susuz kalan bir Kürd ve Kürdler o suya atılır.
Aynı sözlükte ‘Keyân: Kâf-ı ‘Arabîyile Kürdlerün ve beriyye-i ‘Arablarınun kara kiçeden olan evleri’ (ss:989) şeklinde tanımlanmıştır (ss:1132). Eserde ayrıca bazı otlardan bahsedilirken ‘Kürdler’ tarafından yenildiği belirtilmiştir: ‘Râfe (ss:1137), Zâfe (1173). ‘Gâze’ kelimesi için de “Kürd tâ‘ifesinün alacaklarına dahi dirler” denilmiştir.
Şuûrî Hasan Efendi’nin (ö. 1105/1693-94) 1092/1682 yılında tamamladığı “Ferheng-i Şuūrī” sözlüğünün çeşitli yerlerinde ‘Kürd/Ekrâd’ ve ‘Kürdistan’ geçer. ‘Besle’ hububatının “Kürdistan taraflarında çok olduğu yazılır” (Ozan Yılmaz, C:1, 2019, ss:861). ‘Zîg’ maddesinde de “Kūh-ı Gīlū Kürdlerinden bir ṭāifenin ismidir (C:3, ss:2072)” denilmiştir. “Girde-kûh” için de “Kürdistân’da bir dağ adıdır. Sâkin olan âdemleri ekser mülhid ve bî-mezheb olurlar imiş (C:4, ss:3178)” tanımı mevcuttur.
17. yy alimlerinden Abdülkadir el-Bağdâdî (1621-1682) tarafından yazılan “Şehnâme Lügati”nde “Ermâyîl” maddesinde, onun Eski İran hükümdarlarından Dahhâk aşçısı olduğu anlatılırken, “Ermâyîl Kermâyîl nâm yoldâşı ile birisini katl idüp birisin âzâd idüp tâğlara kaçururlardı. Rivâyet olunur ki Kürd ol evbâş neslindendür” (Uğur Tokçesi, 2019, ss:106) denilmiştir.
Şaʿbânzâde Mehmed Efendi’nin (ö.1708) 1699 yılında yazılan “Muzhiru’l-İşkâl fî-Beyâni Lugati’l-Mesnevî” sözlüğünde ‘Keyân’ sözcüğünün anlamları verilirken bunlardan bir tanesi de “Biri sahrâ-nişîn çâderidür. Hayme-i ‘Arab ve hayme-i Kürd gibi”(Funda Özdemir, 2024, ss:754) şeklinde açıklanmıştır.
Mehmed b. Mustafa el-Vânî (ö.1592) efendi tarafından yazılan “Vankulu Lügati”nde “El-Kurd: Kâf’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla: Tâ’ife-i ma‘rûfedir” ve “El-Ekrâd: Hamzenin fethiyle, Kürd’ün cem‘idir” (Mustafa Koç, C:1, 2014, ss:616) şeklinde ifadeler kullanılmıştır.
Mütercim Asım (1755-1820) 1791-7 yılları arasında gerçekleştirdiği Muhammed Hüseyin b. Halef et Tebrîzî’ye ait “Burhân-ı Kâtı’” adlı Farsça sözlüğünün Türkçe tercümesinde ‘Kurd’ maddesi şu şekilde açıklanmıştır: “Burd vezninde dört manası var: 1. Bu isimle maruf dagi taifedir. Zahhak-i Seffâk’ın omuzlarında çıkan yılanlara tame için rûz-i merre mutfağına tayin olunan iki adamın birini Kirmail nam şehzade ki aşçıbaşı idi, hafiyeten azat edip kûh-i Demavend’e kaçırmakla onlar bir başkaca bir kavim olmuşlar idi. Hâlâ Kürd taifesi onların zürriyetlerindendir, derler. Vakı‘en bizim semtlerde cemiyetleri olmakla dâire-i insâniyeden hariç bir kavimdirler.” (Derya Örs, 2009, s. 468)
Mütercim Asım’ın (1755-1820) 1410 yılında yazılmış olan “Kâmûsu’l-Muhît” isimli Arapça sözlüğe 1810 yılında “el-Okyânûsu’l-Basît fî Tercemeti’l-Kâmûs” adıyla yaptığı Türkçe tercümesinin birçok yerinde ‘Kürd/Ekrâd’ ifadesi görülmektedir.
“El-musbentâ: Ekrâd ve Terâkimeye mahsûs bir hânedir ki sâzlıktan tepesi hörgüç şeklinde ve mahrûtî olur, beynlerinde huğ ta‘bîr ederler.” (Mustafa Koç, 2013, C:1, ss:180)
“Surunc: Ekrâddan bir kabîle adıdır. Muhaddisînden Ebû Man§ûr Muhammed b. Ahmed b. Mehdî es-Suruncî ve pederleri o kabîledendir.” (Mustafa Koç, 2013, C: 1, s. 990)
“Hechecet: Hâssaten Ekrâd tâifesinin cenk ve kıtâl esnâsında gırîv ve feryâd ve gulgulelerinden hikâyedir.” (Mustafa Koç, 2013, C:1, ss:1075)
‘Et-turdîn: Ekrâd tâifesine mahsûs bir ta‘âm adıdır.” (Mustafa Koç, 2013, C:2, s. 1494)
Şeyh Farıs el-Hûrî’nin 1876 yılında basılan Türkçe-Farsça-Arapça sözlüğü “Kenz-i Lugât”te “Kürd” ve “Kürd Hançeri” maddelerine yer verilmiştir (Faisal Abdürreşid, 2020, s. 446). Hüseyin Remzi (Altınbilek) tarafından hazırlanıp h.1305/m.1888 yılında basılan “Lügat-i Remzi” sözlüğünde de “Çepüş” kelimesi için “Bir yaşındaki keçi ve Kürdistan ahalisi bir yaşındaki koyuna dahi ıtlak ve tesmiye ediyorlar.” (Halim Bilgin, 2019, ss:499) ibaresi kullanılmıştır.
Bu sözlükler dışında birkaç kaynakta da Kürdlere değinildiği görülmektedir:
14/15. yy.da yaşayan Hamzavî’nin “İskender-nâme/Kıssa-i İskender (Manisa Genel Kitaplık Müdürlüğü Kütüphanesi, Numara: 6466)” isimli eserinin 1527 yılında istinsah edilen nüshasında Büyük İskender’in (ö.MÖ 323) ordusunda 70.000 kişilik bir kolu ‘Kürdistân leşkeriyle (s. 250)’ idare eden ‘Tenkûl-ı Kürdî’ isimli komutanın adı yazılıdır. Ayrıca eserde İskender’in ele geçirdiği ülkeler arasında ‘Kürdistân’ sayılmış ve ‘Kürd’ (s. 665) halkının varlığına yer verilmiştir (Vasfi Babacan, 2024).
Bazen de İran tarihi anlatılırken, İran ordusu içinde bulunan Kürd askerlerine değinilmektedir. 16. yy.da yaşayan Celâlzâde Sâlih Çelebi’nin (ö.1565) “Kıssa-i Fîruz Şah” (Fransa Milli Kütüphanesi Turc 40) tercümesinin birçok yerinde Fîrûz Şâh dönemindeki Kürdlere ve kimi zaman da özel isim olarak ‘Kürd’ adını taşıyan şahsiyetlere yer verilmiştir: ‘Kürd-merd-i Erdebil’ (s. 315), ‘Kürdlerin na‘raları atlarun âvâzeleri’ (s. 958), ‘İran Kürdleri vasf u beyana gelmez işler iderlerdi.’ (s. 959), ‘Fîrûz Şah ile Kürdân-ı Îrân’ (s. 972), ‘Îrân Kürdlerini’ (s. 983), ‘andan cümle Îrân Kürdleri cem‘ oldılar’ (s. 989), ‘Fîrûz Şah cümle Kürdân-ı Îrân’ıla bendden kurtulmışlar’ (s. 992), ‘Kürd-merd, Kürd-merd-i Sıfâhânî’dür’ (s. 1078), ‘Fîrûz Şâh bârgâhına gelip indi der-hâl Kürdler cem‘ oldılar’ (s. 1082), ‘Ey Kürdân.’ (Neslihan Polat Aktşa, 2021, ss:1205)
Hafız-ı Ebru’nun (ö.1430) “Külliyat-ı Tarih” (TSMK. B.282, y.30a) isimli eserinde Hz. İbrahim ile Nemrûd arasında geçen tartışma doğrudan Kur’an ayetleri kullanılarak anlatılır. Tartışma sonucu Nemrûd, İbrahim’i ateşe atmak ister. “Ona bu fikri veren Farsların göçebe halkından biri (Kürd) Heyzen ismindeki bir kişidir” denilir. Bu anlatıyı Muslihuddin Mustafa Efendi’nin (ö. 968/1560-61) “Târîh-i Ahterî” isimli eserinde de görmek mümkündür. Bu eserde Hz. Ömer’in şu sözüne yer verilir: “İbrâhim (a.s)’ı yakın diyen kişinin ismi Heyzan olan Kürtlerden bir adamdı. Allah onu yerin dibine geçirsin” dedi (Mehmet Emin Yağcı, 2021, ss:146). Hz. İbrahim’in yaşadığı dönem MÖ 2123-1905 veya MÖ 2000-1400 olarak gösterilmektedir. Eğer Kürdlerin varlığı geçmişe gidiyorsa, bunların konuştuğu bir dili olmadı mı?
Hüseyin b. Sefer tarafından 1 Safer 1032’de (5 Aralık 1622) istinsah edilen 17. yüzyıl’a ait bir astroloji kitabı olan “Tercüme-i Ahkâm-ı Nücûm”da, e ‘Esed’ burcunun erkek olduğu belirtildikten sonra kapsadığı ülkeler sayılırken ‘Kürdistan’ da yer verilmiştir. (Ceren Aksoy, 2019, ss:143)
____________
Kaynak: https://www.rudaw.net/turkish/opinion/26032025
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.