Kürd toplumunda, son yıllarda, yoğun bir kurumlaşma yaşanıyor. Düşün hayatında, araştırma inceleme alanında, sanatta, edebiyatta, sporda, kadın sorununda, ekonomik hayatta, iş hayatında, dinin yorumlanmasında… her alanda, bu kurumlaşmayı, yenileşmeyi izlemek mümkündür. Bu yazıda, bu kurumlaşmalardan, yenileşmelerden bazılarına dikkat çekmeye çalışacağım.
Kurdish Studies Network
Son yıllarda, Kürdlere, Kürdistan’a, Kürdçe’ye duyulan ilgi çok arttı. Bu ilgi günden güne yoğunlaşıyor. Kürd/Kürdistan sorununa ilgi duyanlar, sadece Kürdler değil, ABD’li, Alman, Fransız, İtalyan, İngiliz, İspanyol, Rus, Japon… araştırmacılar da sorunlara ilgi duymaya başladılar. Şüphesiz, Türk araştırmacıların da ilgisi arttı. İskandinav ülkelerinden, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka’dan araştırmacıların bu sorunlara ilgisi çok daha önceki yıllarda başlamıştı.
Kürdish Studies Network bütün bu araştırmacıları buluşturan bir kurum. Welat Zeydanlıoğlu’nun 3-4 yıldır başarıyla çalıştırdığı bu kurum, bütün bu araştırmacıları birbirine tanıtıyor. Herkes ilgilendiği konuyu Kurdish Studies Network aracılığıyla bu konuyla ilgilenen araştırmacılara bildiriyor. Araştırmacı, incelemesi sırasında, takıldığı, ihtiyaç duyduğu konuları, kitapları, yazıları bildiriyor. Konu ile ilgilenen araştırmacılar ona yardımcı oluyor. Kendi önerilerini dile getiriyor. Tartışmaya başkaları da katılıyor. Dinamik bir tartışma ortamı… Böylece, dünyanın dört bir yanında, Kürd/Kürdistan konularıyla ilgilenenler, birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Kurdish Studies Network, dünyanın herhangi bir yerinde Kürdlerle, Kürdistanla, Kürdçe’yle ilgili panelleri, konferansları, sempozyumları, toplantıları duyuruyor. İlgilenenlerin o toplantılara katılmalarını sağlıyor. Toplantılar hakkında üyelerine gerekli bilgileri veriyor.
Welat Zeydanlıoğlu’nun, Kurdish Studies Network’u, düşün alanında, araştırma-inceleme alanında çok önemli bir kurumlaşmadır. Bu kurumlaşmanın Kürdlerin toplumsal bütünleşmesinde çok önemli işlevi olacak.
Wêje û Rexne
Wêje û Rexne, edebiyat ve eleştiri dergisi. Üç aylık bir dergi. 2014 Ocak ayında yayına başladı. İlk sayısı, Rêbendan-Sibat-Adar. Wêje û Rexne Kürdçe olarak yayımlanan edebiyat ve eleştiri dergisi. Yönetim yeri Diyarbakır. Dergi, İstanbul’da basılıyor, Diyarbakır ve çevresinde dağıtılıyor. Derginin yönetiminde Ahmet Kan ve Dawid Yeşilmen yer alıyor. Derginin kapağında, Kürd sanatçı Serhat Bapîr’in, bir grafik çalışması yer almaktadır.
Kürdler ve Kürdistan bölünmüş, parçalanmış ve paylaşılmıştır. 1920’lerdeki bölünme, parçalanma ve paylaşılma, Kürdlerin, Kürdistan’ın üçüncü paylaşımıdır. Burada, Kürdlerde yaşanan bir zaafı tespit etmek gerekir. Düşman güçler onun o zaafından yararlanarak, onu, bölüyor, parçalıyor, paylaşıyor, kendi çıkarları doğrultusunda seferber ediyor. Bu süreçte, Kürdler ve Kürdistan sadece, devletler arsında bölünüp paylaşılmamış, her parçada da kendi içinde ufalanmalar yaşamıştır. Aşiretler, aileler bölünmüş, aynı aile içindeki kardeşler bölünmüştür. Bu bakımdan, toplumsal bütünleşme, Kürd toplumunda çok önemli bir sorundur. Toplusal bütünleşme sağlanmadan, kendisi için yaşayan, kendisi olan bir toplum kurulabilir mi?
Toplumsal bütünleşme nasıl sağlanır? Kürd edebiyatının gelişmesi, toplumsal bütünleşmenin sağlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Kürd diliyle yazılmış romanlar, hikayeler, şiirler, tiyatro eserleri… toplumsal bütünleşmenin gerçekleşmesinde önemli bir işleve sahip olacaktır.
Dünya edebiyatının önemli eserlerinin Kürdçe'ye tercümesi de toplumsal bütünleşmenin sağlanmasında önemlidir. Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Stendhal, Dickens, Goethe, Zola, Cervantes gibi yazarların eserlerinin Kürdçeye kazandırılması da yol açıcı olur. Bu bakımdan Weşanxaneya Lîs’in bu süreçteki emeği büyüktür.
Bunun gibi, Melayê Batê, Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran, Ehmedê Xanî, Cegerxwîn, Helîm Yusiv gibi şairlerin, yazarların eserlerinin yabancı dillere, bu arada Türkçeye çevrilmesi de gerekir.
Mehmet Uzun’un Kürdçe romanlar yazması şüphesiz çok değerliydi. Ama bu romanların kısa bir süre sonra Türkçeye tercüme edilmeleri sağlıklı değildi.
Bugün Kürdçe yayın yapan birçok yayınevi vardır. Bunların Kürd edebiyatının gelişmesi yönünde çok önemli katkıları vardır. Süleyman Çevik yönetimindeki Nûbihar dergisi çok değerlidir. 21 yıldır aralıksız olarak yayınını sürdüren Nûbihar Dergisi, Nûbihar Yayınları Kürd edebiyatının gelişmesine büyük destek vermektedir. Derginin tamamı Kürdçe'dir. Yayınlarda da Kürdçe ağırlıktadır.
Weşanxaneyê Vateyî de, gerek yayımladığı dergilerle, gerek yayımladığı kitaplarla Kürd diline hizmet etmektedir.
Roşan Lezgîn yönetimindeki Weşanxaneyê Roşna Kürdçe’nin Zazakî lehçesinin gelişmesinde büyük rol sahibidir. 15 günlük Newepel gazetesi, 3 aylık Şewçila dergisi bu bakımdan önemlidir. Günümüze kadar Newepel 60 sayı, Şewçila 11 sayı çıkmıştır.
Fırat Cewerî yönetimindeki Nûdem Dergisi ve Nûdem Yayınları Kürd dilinin ve edebiyatının gelişmesine çok hizmet etti. 1992’de yayıma başlayan Nudem dergisi 10 yıl boyunca düzenli olarak yayımlandı. Nudem Yayınları da öyle…
Abdullah Keskin yönetimindeki Avesta da bu konuda dikkatlerden uzak tutulamayacak bir yayınevidir. Gerek klasik Kürd edebiyatı, gerek modern Kürd edebiyatı konularında çok geniş yayınları vardır.
Kürd edebiyatı Kürd dilinin, Kürdçe’nin gelişmesini sağlamaktadır. Toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak olan, Kürd dilindeki ve Kürd edebiyatındaki bu gelişmedir.
İstanbul Kürd Enstitüsü tarafından yayımlanan Zend, Diyarbakır Kürt Enstitüsü tarafından yayımlanan W dikkate değer dergilerdir. Türkçe ve Kürtçe yayımlanan Tîroj da önemlidir.
Kürd diliyle yayın yapan yayınevleri denildiği zaman, Weşanên Ronahî, Weşanxaneya Berbang, Weşanên DO, Weşanên Peywend, Weşanên Deng, Weşanên Belkî gibi yayınevlerini de saymak gerekir. Çirûsk, Weşanên Belkî yayınevi tarafından çıkarılan bir dergidir.
Deng Yayınları 1977'de Roja Welat’ı çıkarmaya başlamıştı. O dönemlerde, Roja Welat, Dengê Azadî önemli yayınlardı. Kürdçe Azadiya Welat 1994-2006 arasında haftalık çıkıyordu. 2006’dan sonra günlük çıkmaya başladı. Kürdçe günlük gazetenin yayına devam ediyor olması şüphesiz çok değerlidir.
Antolojiler, Kürd edebiyatının gelişmesinde önemli bir yere sahiptir. Mehmet Uzun’un Kürdçe olarak kaleme aldığı Kürd Edebiyatı Antolojisi (1995), Selim Temo’nun Kürt Şiiri Antolojisi (2007), Firat Cewerî'nin Antolojiya Çîrokên Kurdî (Kürt Öykü Antolojisi, 2003) önemlidir. Bütün bunlar Kürd dilinin gelişmesinde çok önemli bir işleve sahiptir.
Dil oluşumunda sözlükler şüphesiz çok önemlidir. Zana Farqinî’nin, İstabul Kürt Enstitüsü tarafından yayımlanan Türkçe-Kürtçe ve Kürtçe-Türkçe sözlükleri değerlidir. D. İzoli’nin Türkçe-Kürtçe ve Kürtçe-Türkçe sözlüğü de öyle.
Ehmedê Dirihî’nin, Artuklu Üniversitesi tarafından yayımlanan Ferhenga Navên Nebatan A Kurdî (Kürdçe Bitki Adları Sözlüğü) Kürdçe’nin ne kadar zengin bir dil olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Kürdçe yayın yapan yayınevlerinden, dergilerden unutulanlar da olabilir. Bu listeyi tamamlamanın gerektiği bilincindeyim.
Kürd İslam, Dinde Yeni Yorumlar
Son yıllarda yaşanan önemli bir gelişme de, dinin Kürdler tarafından yorumlanmasıyla ilgilidir. İbrahim Sediyani’nin, 3 Şubat 2014 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayımlanan yazısı bu bakımdan dikkate değer bir yazıdır. Yazı, “Diyanet’in Dini Diyanet’e, Kürtlerin Dini Kürtlere” başlığını taşımaktadır. Yazar, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde, Kürdlerle ilgili bir maddenin bulunmamasını eleştirmektedir. 44 cilt olarak yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde Kürdlerle ilgili bir maddenin bulunmaması, Kürdleri, Kürdçe’yi, Kürdistan’ı yok saydığı anlamına gelmektedir” denmektedir. “Kürdler’i, Kürdçe’yi, Kürdistan’ı yok sayan Diyanet, Kürdlere İslamı öğretemez” denmektedir. Bu durumda Kürdler de Kürd İslamını yaratacaklardır, denmektedir. Kürdlerle ilgili bir madde olsaydı, ansiklopedinin 26. cildinde yer alırdı.
1950’lerde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde, Vladimir Minorsky tarafından yazılan geniş bir Kürdler maddesi vardı. Kürdleri, Kürdçe’yi ve Kürdistan’ı inkar eden 12 Eylül yönetimi, devlet kütüphanelerinde bu yönden operasyon yapmıştı. Kürdlerle ilgili madde 6. ciltte yer alıyordu. Altıncı cilt sökülmüş, Kürdlerle ilgili maddenin yer aldığı bölüm çıkarılmış, sökülen cilt yeniden ciltlenmişti. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi tercüme bir ansiklopediydi. Tercüme bürosunda Adnan Adıvar, Nusret Hızır gibi aydınlar çalışıyordu.
O zaman bu madde bir formadan fazla yer tutuyordu. 12 Eylül yönetiminin bu inkarcı tutumunu bugün Diyanet İşleri Başkanlığı aynen sürdürüyor.
Kadir Amaç da, “Hakimiyet kayıtsız şartsız Kürdistan milletinindir” başlıklı yazısında, (www.kurdistan.post.eu, 4 Şubat 2014) benzer görüşleri dile getirmektedir. Yazar Kadir Amaç, “Kürt halkının kendi toprakları üzerinde, self determinasyon hakkını kabul etmeyenlerin, la ilahe illallah deme şehadetlerini sorunlu ve özürlü görüyorum” demektedir. Yazar, “Kürt halkının neşet ettiği topraklar üzerinde egemenlik kurma hakkı vardır” demektedir.
Bu arada, H. Ahmet Turhallı’nın, “Asrı Saadet İslamı ve İslam’da İktidar (www.kurdistan.post.eu 3 Şubat 2014) başlıklı yazısına da değinmek gerekir. Yazar, yazısının sonunda şöyle söylemektedir: “Mazlumun dini sorulmaz. Zalimin de dini yoktur. Kürtler yüzyıllardır katlediliyor, topraklarından sürülüyor, işkencelerden geçiriliyor, emekleri ve toprakları talan ediliyor. Namusuna el uzatılıyor. Dili, dini yasaklanıyor. Bunun içindir ki Kürtlerin, zalime karşı verdiği savaş meşrudur. Kur’an zulme karşı savaşmaya hem izin veriyor hem de emretmiştir.”
Türkler, Araplar ve Farslar, İslam’ı hep kendi milli çıkarları doğrultusuna kullanmışlardır. Kürdler İslam’ı geliştirmek için çaba harcamışlardır. Örneğin Güney Asya’da, Uzakdoğu’da İslam’ın gelişmesinde, gerek Nakşibendi tarikatı olarak, gerek Kürd tüccarlar olarak büyük rol oynamışlardır. Türk, Arap ve Fars yöneticiler Kürdlerin bu tutumunu istismar etmişlerdir. Bugün Kürdlere zulmeden, Kürdlerin temel hak ve özgürlüklerini gasbeden, Kürdler’e karşı devlet terörünü tırmandıran, soykırım yapan devletlerin hepsi de Müslüman devletlerdir.
Halepçe soykırımını hiç unutmamak gerekir. Halepçe’de 16 Mart 1988’de soykırım yapıldığında, İslam Konferansı Kuveyt’de toplantı halindeydi. O zaman İslam Konferansı’nın üye sayısı 53’dü. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Kenan Evren temsil ediyordu. Ama, İslam Konferansı’nda bu soykırımdan dolayı, Saddam Hüseyin rejimine karşı küçücük bir eleştiri, kınama vs. olmadı. Bu soykırıma karşı dünyada da bir tepki gelişmedi. Bu, uluslararası nizamın ve İslam nizamının ne kadar anti-Kürd olduğunu açıkça göstermektedir. Anti-Kürt nizamların bilincine varmak, Kürdlerde milliyetçi hareketi geliştirici etki yapmaktadır.