“Gülmek devrimci bir eylemdir”
‘Çocukluğumdan itibaren anadilimde mizah ve ağıt hep iç içe oldu. Bundan dolayıdır ki, gülmek ve ağlamak ikiz kardeş gibidir, diyorum. Ağıt dili beni Dêrsim’in çığlığına bağlarken, mizah da Dêrsimlinin devrimci inadına bağlıyordu.’
Mamosta Daimi Doğan’ın Kirmanckî olarak yayınlanan “Huyayîş Karode Şorîşgêrane yo” (Gülmek Devrimci Bir Eylemdir)” adlı mizahi anı ve anlatılardan oluşan kitabı Roşna Yayınevi tarafından okurlara sunuldu.
Mizah, toplumsal gerçekliğe gülünç, sıradışı, eğlenceli bir dille yaklaşımın adıdır. Mizah, güldürürken sorgular ve bazen de düzenin dikta kurallarını tiye alır. Mizahla içinde yaşanılan yaşamın sınırlarının dışına çıkılır. Mizahın baskı altındaki toplumlarda oluşan korku, kaygı ve gerilimleri giderici, özgürleştirici bir işlevi de mevcuttur. Mizah toplumlara ve bireylere özgür bir yaşam sunar. Tüm baskılar gülünç duruma getirilerek, toplum bir nebze de olsa, anda özgürlüğü yaşar. Mizahla büyüyen nesillerin yaratacağı yaşamda; bireyler yaşamın nesnesi değil, öznesi olacaklardır. Mizah; bireylere, olaylara tek yönlü bakmamaları gerektiğini farklı bakış açılarının da değerli olduğunu öğretir. Bu anlayış da toplumun demokratikleşmesine ve özgürleşmesine büyük bir katkı sağlar.
Barry Sanders, “Kahkahanın Zaferi” adlı eserinde kuralın olmadığı bütünsel özgürlük hissinin ancak gülme eyleminde gerçekleşebileceğini söyler. Her gülme eylemi ‘yeryüzü cennetinin çağrısı’nın yeniden duyulmasıdır. “Çünkü yalnız orada (cennet bahçesinde) özgürce kendimiz olabildiğimiz o ülküsel yerde gerçek doğamızı yaşayabiliriz” der. Buradan da anlaşıldığı gibi baskı altındaki; yeryüzü cehennemi yaşayan toplumlarda mizah, özgür ve demokratik bir toplum yaratmanın araçlarından biridir.
Kırmanckî mizah
Kürtler de kendi coğrafyalarında yıllardır kendisini baskı altına alan hegemonik güçler tarafından, yeryüzü cehennemi yaşamaya mecbur bırakılmışlardır. Dünyada eşine az rastlanır bir kültürel soykırıma tabii tutulmuşlardır. Kendi dünyaları (cennetleri) dışında bir dünyayı yaşamaya mecbur bırakılmışlardır. Kültürel soykırımın bugün geldiği boyut özellikle Kırmanclarda kendi dillerine, inançlarına, tarihlerine, kültürlerine ve cennetlerine karşı yabancılaşmadır. Kırmanckî mizah bu yabancılaşmanın adeta panzehiridir. Bugüne kadar Kırmanckî mizah çalışmaları çok fazla yapılmamıştır. Bildiğim kadarıyla bu alanda, Xal Çelker’in; “Ebe Yareniye Kewtîme Rae”,Vate Çalışma Grubu’nun; “Nika Wextê Huyayîşî yo” ve Îlhamî Sertkaya’nın “Tayê Bihuyîme” adlı eserleri, bir de mamosta Daimi Doğan’ın “Huyayîş Karode Şorîşgêrane yo” (Roşna Yayınevi, Diyarbakır 2014, 64 sayfa) kitabı yayınlanmıştır. Bu eserin Türkçesi “Gülmek Devrimci Bir Eylemdir.” Kitap’ta mizahi anı ve anlatılar esas alınmış, kişilerin adlarına ve mizahi olayın nerede geçtiğine de yer verilmiştir. Adından da anlaşıldığı gibi gülmek cehennemi cennete çevirmenin adıdır. Bu da en büyük devrimlerden biridir. Devrimci mücadelelerde toplumlara verilen mesaj, yaşadıkları baskı ve zulüm dünyasının dışında başka bir dünyanın var olduğunu, bunu da ancak öznesi olduğumuz bir mücadele ile yaratabileceğimizdir. Mizah da bu anlam da tam da bu mesajı dile getirmektedir. Bu manada, eserin adıyla içeriği tam bir uyum içerisindedir.
Mamosta Daimi Doğan bu kitabı kaleme alışını kitabın önsözünde şöyle ifade etmiş: “Ben Kürt doğmuş, fakat Türkçe yaşamak zorunda bırakılmış binlerce insandan biriyim. Bu durum, yaşamımda asla Kırmanckî’nin terki anlamına gelmedi. Çünkü anadil benim için ekmek-tuz gibiydi. Çocukluğumdan itibaren anadilimde mizah ve ağıt hep iç içe oldu. Bundan dolayıdır ki, gülmek ve ağlamak ikiz kardeş gibidir, diyorum. Ağıt dili beni Dêrsim’in çığlığına bağlarken, mizah da Dêrsimlinin devrimci inadına bağlıyordu. Bu konuda Dostoyevski de; “İnsan hayata iki anlam yükler; biri ağlarken, diğeri gülerken...”, diyerek bizleri haklı çıkarır. Dêrsim tarihi mirası hem etnik kimlik üzerinden hem de inançsal farklılıkları nedeniyle halkımız için katliamlarla doludur. Pek çok devlet onlara karşı insanlıktan çıkmıştır, fakat onlar yine de insan yönlerini geliştirmeyi başarmışlardır…”
Mamosta Daimi Doğan’ın kitabında özellikle yaşlı anlatıları üzerinden anlattığı mizahi yaşanmışlıklar, Kırmanckî’nin esnekliğini, zenginliğini ve insanımızın kıvrak zekasını göstermektedir. Bu kitap gerek kelime hazinesinin zenginliği, gerekse akıcılığı yönüyle dilimize karşı oluşturduğumuz olumsuz önyargıya cevap niteliğindedir. Bu önyargılar kuşkusuz asimilasyonun geldiği boyutu göstermektedir. Günümüzde asimilasyon otoasimilasyona kadar varmıştır.
Umut dolu pencere
Toplumumuzda yaşamı Kırmanckî yaşayabilme inancı epey zayıflamıştır. Asimilasyon sonucu bazılarımız bu dilin para etmediği, yalnızca köylerde geçerli olduğu, kentli yaşamda yeteri kadar geçerli olmadığına inandırılmışız. Dillerin eşit imkanlar verildiğinde, çağın tüm gereklerini yerine getirebileceğini yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda biliyoruz. Kuşkusuz bu eser de zulme karşı gülerek cevap olabilmiş Dêrsim insanının, itirazı ve yaşamla inadına kurduğu bağdır. Mamosta Daimi Doğan eseriyle dilimize, inancımıza ve kültürümüze cehennem olan bu yaşamda özgür ve umut dolu bir pencere eklemiştir. Kaybetmekte olduğumuz cennetimizi, eklediği bir damla su ile tekrar gözlerimizin önüne getirmiştir. Soykırımların en tehlikelisi olan kültürel soykırımla, geçmişimizle bağlarımız zayıflamıştır. Kırmanckî yazılan bu ve benzeri eserler, bu bağları yeniden doğru bir şekilde kurabilmemize çok büyük katkı sağlamaktadırlar. Kuşkusuz bu eserler, ardıllarına da ilham olacak ve yeni eserlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Kırmanckî eserler arttıkça da dilimiz, inancımız, kültürümüz ve yaşamımız özgürleşecektir. Unutmamak gerekir ki dil bir toplumun kimliğidir, varlık gerekçesidir. Bu ve benzeri eserler yanan ateşe taşınan damlalardır.
_________
Kaynak: http://www.yeniozgurpolitika.eu/index.php?rupel=nuce&id=37533#.VKAzqxpMRao.facebook